Sözü ve muamelesi doğru dürüst tüccar, (kıyamet gününde) peygamberler, peygamberleri tasdik eden doğru kimseler ve şehitlerle beraber olacaklardır.
(Hz. Muhammed)
Siyasi İktidara ve Partilere Yönelik Güven ya da Güvensizlik
Demokrasilerin en temel kurumlarından biri siyasî partilerdir. Halkın yönetime katılımı ve siyasî iktidarın kullanılması, genellikle siyasi partiler vasıtasıyla olmaktadır.
Genellikle demokrasilerde muhalefet partileri iktidardaki partilerden daha önemlidir. Demokratik olmayan rejimlerde de siyasî parti vardır, ama demokrasileri diktatörlüklerden farklı kılan muhalefet partileridir. Muhalefet partileri güçlü olduğu ölçüde, demokratik siyasetin işleyişi istikrarlı ve sağlıklı olur.
Siyasî partilerin iktidara gelmelerinin de, iktidarlarını sürdürmelerinin de temeli geniş toplum kesimlerine verdikleri “güven” sayesinde söz konusu olmaktadır.
Gerek iktidar partisine, gerekse muhalefet partilerine olan güvensizlik ya da bu partilerin seçmenlere güven vermemelerinin, iktidara gelme ya da iktidarı sürdürebilme açısından sonuçları söz konusu olmaktadır.
Seçime giden partilerden seçmenlere en fazla güven veren partiler iktidara gelebilmektedirler. Bazen hem iktidar, hem de muhalefet partileri seçmenlere güven vermeyebilmektedirler. Bu durumda, kişiler, güven vermediği için iktidar partisinden hoşnut olmadıkları gibi, güven vermeyen muhalefet partilerine de yönelmemektedir. Muhalefet partileri, bu güvensizliğin bir neticesi olarak iktidar olma şansını yakalayamamaktadır.
Muhalefet partilerinden sadece biri ya da birkaçının seçmenlere güven vermediği durumlarda, iktidarın başarısızlığı halinde, seçmenler diğer muhalif partilere yönelebilirler.
Muhalefetteki partilerin tamamının ya da etkili olan muhalif partilerin seçmenlere güven vermemesinin iki tür neticesi ortaya çıkabilecektir.
Birincisi, bazı seçmenlerin, daha önce destekledikleri iktidardaki parti başarısız da olsa, muhalefetin güven vermemesi sebebiyle, tekrardan iktidar partisine oy verebilmektedir. Bunun neticesi, seçmenleri, güven vermeyen muhalefet tarafından, başarısız olan partilerin iktidarına mahkûm edilmesidir. Bu durumda, iktidardan kaçmak isteyenler, her ne kadar daha önce oy verdikleri iktidar partisine kızsalar da, güvenmedikleri muhalefet partileri yerine, istemeyerek de olsa iktidar partisine yönelebilecekler.
İkincisi iktidar partisi başarısız olduğuna inanan, muhalefet partilerinin de kendilerine güven vermediği seçmenler, hiç sandığa gitmeyeceklerdir.
Her iki durumda da, muhalefete olan güvensizlik toplumu, başarısız olan siyasi iktidara mahkûm edecektir.
Bu durumda iktidar muhalefet ilişkileri kadar rejimin de istikrarlı bir şekilde işlemesi daha başka şartlara da bağlı olarak pek mümkün olmayabilecektir.
Demokratik ülkelerde yapılan seçimlerde seçmenlerin güven hissinin test edildiği açıktır. Bir belediye başkanlığı seçimi üzerinde konuşulacak olursa, adaylardan en çok kime güveniliyorsa, kimin verdiği sözleri tutacağına inanılmışsa, kimin daha iyi hizmet edeceği öngörülüyorsa, toplumun çoğunluğu diğerlerinden daha çok ona oy verecek ve o şahıs seçimi kazanacaktır. Seçilen bu şahsın güvenilirliği, görevde kaldığı süre içinde kendisine oy verenler tarafından test edilme imkânı bulur. Görev süresi bitip de yeniden aday olan başkanın seçilme şansı, görev süresi boyunca vaat ettiklerini yaptığı ölçüde az veya çok olacaktır.
Mesela muhalefet partileri, terör konusunda, iktisadi konularda, toplumum belli kesimlerinin hassas oldukları konularda korkutucu, ürkütücü, çelişkili, güveni sarsıcı açıklamalar yaptıkları durumlarda, güvensizliğin bizzat kaynağını muhalefet partilerinin bizzat kendileri ve davranışları, söylemleri teşkil etmektedir.
Mesela, muhalefet partilerinden birinin yetkili konumda olan bir yöneticisi tarafından başörtüsü ile alakalı serbestiyetçi yönde bir açıklama yappıldığında, aynı partiden bir başka yöneticinin başörtüsü aleyhine açıklama yaptığı, bir yetkilinin “PKK terör örgütüdür” şeklinde yaptığı açıklamanın daha üzerinden saatler geçmeden bir başka yetkili PKK ile alakalı farklı açıklamalarda bulunduğunda, bir yetkilinin FETÖ aleyhine yaptığı açıklamadan kısa süre sonra ya da bir başka tarihte başka yetkilinin FETÖ’yü sahiplenen açıklama yaptığında, bu partinin topluma güven vermesi pek muhtemel görünmemektedir.
Bu vesileyle, 2023 TBMM ve Cumhurbaşkanlığı, 2024 yerel yönetimler seçimlerinde, seçilecekler açısından en belirleyici husus, seçmenlere güven verebilmek ya da verememektir.
İktisadi Alanda Güven
Mesela, bir hükümet düşünelim; bu hükümet, iktisadi konularda insanlara güven vermiyor; yarın ne olacağı belli değil; üç ay sonra Doların TL karşılığı ne olacak bilinmiyor.
Bu güven eksikliğinin geleceğe yönelik neticesi, yatırımların aksaması ya da başka ülkelere kayması, geleceğe yönelik uzun vadeli iktisadi programların yapılamamasıdır.
Bir ülkede mali bakımdan çeşitli sıkıntılar, gelecekle ilgili kaygılar, belirsizlikler ve dolayısıyla güvensizlik ortamı varsa, o ülkede yatırım yapmaya niyetlenenler geriye dönüp bir daha düşünmek zorunda kalırlar ve daha çekingen davranırlar.
Aynı şekilde can ve mal güvenliğinin teminat altına alınmadığı, insanların hayatlarını güven içinde hissetmediği, sürekli saldırılara maruz kalma tehlikesinin mevcut olduğu durumlarda da, toplumsal hayat ciddi manada sarsılır. Bu ortamdan, toplumsal hayattan ticari hayata kadar çok kapsamlı olumsuz etkileşimler yaşanır.
Ticarî Hayatta Güven
Ticari hayatta başarının ve istikrarlı büyümenin en temel dinamiği güvendir. Burada güvenin iki boyutu mevcuttur. Birisi, ortaklar arası, ikincisi, tüketicilere yönelik güvendir.
Aile şirketlerinin başarısının altında aile fertleri arasındaki güven ve güvenden kaynaklanan hızlı karar verebilme yeteneği yer almaktadır. Ortaya çıkan adalet sorunu ve işyerine karşı güvensizlik, çalışanların performansını ve işin kalitesini etkileyebilmektedir. Aile şirketlerinde, kurucu kuşağın yönetimin devredilmesine karar vermesi halinde devri yapacağı yöneticiler hususunda karar verememesi, bir başka deyişle güvenip yönetimi teslim edememesi ya da teslim ettiği yöneticilerin gerekli yetkinliğe sahip olmaması, şirketlerin sürdürülebilirliğini önemli ölçüde etkilemektedir.
Aile şirketlerinde kuşaklar arası geçişlerde, üst kuşağın alt kuşağa güven zaafı, sürekli müdahaleyi beraberinde getirebilmekte, bu da yönetimde karmaşaya sebep olabilmektedir.
Firmaların büyümesini sağlayan en büyük faktör, müşterilerin firmalara ve ürünlerine yönelik güvendir. Bu güven, müşteri memnuniyetini ve sayısını, alım-satım yoğunluğunu artıracaktır. Bunu sağlamanın yolu, güven sağlayıcı etkenlerin mevcudiyetidir.
Finans sektöründe; bankaları, özel finans kurumlarını, borsayı, vs. ayakta tutan yegâne unsur, sahiplerine ve yöneticilerine duyulan güvendir. Mudileri tarafından güvenilmeyen, güvenilirlik özelliğini yitiren hiçbir finans sektörünün ayakta duramayacakları, yaşanan örneklerle herkes tarafından bilinmektedir. Birikimlerini bankalarda güvence altına almaya çalışan insanlar, paralarını yatırdıkları bankanın geleceğinin iyi olmadığına, kâr etmediğine, iflasa gittiğine dair güvensizlik olduğunda, mevduatını hemen geri çekmek isteyecektir. Bu güven eksikliğinin yaygınlığı ölçüsünde Bankanın batması mukadder hale gelebilecektir.
Kısaca ifade etmek gerekirse, dünyada büyük firmaların milli ya da küresel ölçekte büyümelerindeki temel etkenlerin en başında geleni tüketicilere verilen “güven”dir.
Yargıya Güven
Benzer şekilde adalete olan güvensizlik, yargının işleyişi açısından ciddi manada tahribatlara sebep olabilecektir.
“Allah kimseyi yargıya düşürmesin” şeklindeki temenni, yakınma, insanları, yargıya gitmenin anlamsızlığı noktasına götürmektedir.
Bu durumda, insanlar, ya hukuk yoluyla elde edilebilecek neticeye, güvensizlik sebebiyle ulaşılamayacağına inanarak hiç yargı yoluna müracaat etmemektedir. Bu durumda kişi başına gelen hukuksuzluğu kabullenerek çaresizlik durumunu yaşamaktadır.
Ya da insanlar yargı yoluyla hakkını elde edebileceğine inanmadığı durumlarda, ihkak-ı hak yoluna gitmekte, kanun dışı yollara yönelmektedir.
Bir başka ihtimal olarak da, yargı mercilerinde görev yapanların, menfaat ilişkileri içinde oldukları için menfaat temini yoluyla kararların yönünün değişebileceği, kolaylıkla etkilenebilecekleri, hatırlı kişilerin devreye girmesler halinde kararların farklı yönde verilebileceği yönündeki yaygın kanaatler, hem adaletin gerçekleşmesini engelleyecek, hem de kişiler rahatlıkla bu yollara tevessül edebileceklerdir.
Bazen de yargıya yönelik meydana gelen ya da getirilen güvensizlik neticesinde, çok âdil kararlar da kurban gidebilmektedir. İnsanlar, kararları birebir değerlendirmek yerine, umumi güvensizlik algısı içinde en âdil kararlar da olumsuz olarak damgalanmaktadır.
Sair Alanlarda Güven
Güven, örgüt çalışanları arasında gelişen ya da geliştirilen ilişkilerde var olması beklenen temel duygular arasında yer almaktadır. Örgütsel amaçlara ulaşma ve onları elde etme derecesi olarak kabul edilen örgütsel etkinlik, örgütsel güven sayesinde mümkündür.
Kurumsal bağlılığı ve örgüt bütünlüğünü oluşturmanın ve istikrarını sağlamanın da yegâne yolu güven unsurudur. Etkili iletişim ortamının sağlanması insan ilişkilerinin yönetilmesinde ve işletmede bu konuda yaşanan problemlerin minimuma indirilmesinde katkı sağlayarak daha güvenli bir iş ortamı oluşmasını sağlayacaktır. Ticari anlamda kar amacı güden tüm işletmelerde huzur ve güven dolu bir çalışma ortamı da beraberinde verimlilik artışı ve yüksek kalitede üretimi getirerek her anlamda doyum sağlanan bir örgütsel yapının oluşumuna katkı sağlayacaktır.
Bugün aşı karşıtlığının temelinde, aşının içeriği ve insanlar üzerindeki etkileri konusunda güven verilememesi yer almaktadır. Kimileri, “birileri vücudumuza aşı yoluyla çip yükleyip, bizleri hariçten kontrol mü etmek istyorlar” şeklinde kaygılar taşıdıkları, kimiler “aşının yan tesirleri neticesinde bazı kişilerin 3-5 yıl sonra toplu olarak ölecekleri”, kimileri “aşının insanlar üzerinde kalıcı hasarlara sebep olacağı, kısırlığa sebep olacağı” vb. gibi şüpheler taşımaları, hatta bu yönlerde kalıcı algılara sahip olmaları, aşıya karşı güveni ortadan kaldırmakta, çoğu insanlar bu güvensizlik zemininde aşıdan şiddetle kaçınmaktadırlar.
Takım olarak hareket edenlerin başarısı, takımı teşkil edenler arasındaki güvene bağlıdır. Takım içinde ortaya çıkan güven zaafiyeti, takımı başarısızlığa yaklaştıracaktır. Güven takımın neticeye odaklanmasını sağlayan ruh gibidir.
İş yerlerinde çalışanlar arasında inşa edilen güven hem iş ortamında etkin iletişimi sağlayacak hem de günümüz iş dünyasının olmazsa olmaz kavramlarından biri olan takım çalışmasını destekleyecektir.
Takım halinde mücadele edenler, iki türlü geriye ve çevreye bakarlar.
Birincisi, takımı bütünlük içinde sevk ve idare etmek için.
İkincisi, takım içinden birisinden kendisine ve/veya arkadaşlarına yönelik bir darbenin, saldırının gelip gelmeyeceğini kontrol etmek.
Birinci durumda geriye bakış zaferi, ikincisinde geriye bakış hüsranı getirecektir.
Aynı durum, haiz oldukları şartlara bağlı olarak farklı neticelere sebep olabilecek daha başka konularda da söz konusu olabilmektedir. Mesela, avukatlara olan güvensizlik, hem hakları zayi olanlar açısından hem de avukatlar açısından farklı sonuçlara sebep olabilmektedir.
Bir lider, partisi içinde kurduğu ya da kurmak zorunda kaldığı ekibine yönelik, ihanete uğrayacağını düşünecek düzeyde güvensizliği varsa, yönetimde başarısızlığa mahkûmdur.
Bir kumandan, savaş meydanında, askerlerinden, bazı alt rütbeli komutanlardan bir kısmına karşı güvensizlik taşıyorsa, her an bir ihanet ihtimali varsa, kendisini düşmandan korurken bir de dikkatini çevresine yöneltiyorsa, sadece hedefe odaklanmak yerine, dört tarafla birden zihnini meşgul ediyorsa, bir taraftan öndeki düşman askerlerine, diğer taraftan da etrafında olabileceğini düşündüğü ordusu içindeki zarar vericilere dönüp bakmak zorunda kalıyorsa, savaş %50 peşin olarak kaybedilmiş demektir.
Futbolda, kaleci önündeki defans oyuncularına, orta sahadakiler defanstaki oyunculara ve kaleciye güvenmiyorsa, bu sefer herkes birbirinin işine karışır. Defanstakiler orta sahaya, orta saha defansın işine karışır. Kaleci, kendi işini unutup, forvettekilere güvenmeyince, o da gol bölgesine koşar, kale kalecisiz kalır, rakip takım oyuncuları da gol atma rekoru kırarlar.
Nihai Değerlendirme
Bu vesileyle Dünya’da ve ülkemizde topyekün iyileşme, ilerleme, sıcak ilişkiler, başarı, kısaca olumlu olarak değerlendirilebilecek her türlü sonuçların tahakkuku, ön şart olarak güvenin varlığına bağlıdır.
Bu vesileyle her türlü toplumsal ilişkilerde GÜVEN ya da GÜVEN eksikliğinin çok ehemmiyetli etkileri mevcuttur.
Her türlü sağlıklı toplumsal, ailevi, fertler arası insani, kurumsal, kamusal, iktisadi vb. ilişkilerde muvaffakiyetin, başarılı neticelere ulaşmanın ön şartı Güvenin mevcut olmasıdır.
Kısaca birbirlerine güvenmeyenler iyi bir ekip olamazlar, aile düzeni kuramazlar, ticari ortaklığı yürütemezler, müşterilere güven vermeyen firmalar gelişemezler, hatta gerileyerek batmaları kuvvetle muhtemeldir.
Sosyal sistemler iletişimle şekillenir ve güven bu mekanizmayı sağlayan bir araç olarak önemli bir yere sahiptir.