1. Sünnetullahda Plan
İman esaslarından kadere ve kazaya iman en çok tartışılan konulardan biridir. Kısaca Kader, Allah’ın olmuş olacak her şeyi bilmesi ve Levhi Mahfuza yazması, (tabir caizse yapılacak işlerin planlanması), kaza ise, Levhi Mahfuza yazılmış olan şeylerin vukua gelmesidir. (Planın tatbik edilmesi).
Burada kader ve kaza ile ilgili tartışmalara girecek değiliz. Üzerinde durmak istediğimiz şey, Allah’ın icraatlarından ders alarak hayatımızı planlı hale dönüştürmektir.
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur. “Allah’ın ilk yarattığı şey kalemdir. Ona “Yaz!” dedi, kalem de “Ne yazayım?” diye sordu. Allah “Kaderi, ne olmuşsa ve ebede kadar ne olacaksa onu yaz” buyurdu. (Kalem de olmuş ve olacak her şeyi Levhi Mahfuza yazdı)”. (Tirmizi, Ebu Davud)
Allah kâinatı yaratmadan önce kâinatın plan ve projesini hazırlıyor. Yedi kat sema, galaksiler, yıldızlar, yeryüzü, insanlar, hayvanlar, hücreler, atomlar nasıl olacaklarsa ve ne yapacaklarsa hepsi kaydediliyor. Sonra da icraat başlıyor. Bu gün kâinattaki bütün icraatlar – atomlardan kürelere kadar her şey- bu ilahi plana göre yürümektedir ve yürüyecektir.
Sünnetullahdaki plan, Levhi Mahfuz’daki planla da sınırlı değildir. Her canlı varlığa ait ferdi, şahsi (mikro) planlar da yapılmıştır. Ağacın plan ve programı çekirdeğe, kuşunki yumurtaya, insanınki nutfeye yerleştirilmiştir. İnsanın DNA’sında onun bütün özellikleri vardır. İnsanın, ağacın ve kuşun meydana gelişi yine plandan sonradır.
Hülasa; İlahi icraatta daima plan, proje önce, faaliyet sonra olmaktadır.
Peygamberimiz (asv) “Allah’ın ahlakıyla ahlaklanın” dediği rivayet edilir. Bu hadis değişik yönlerden açıklanabilir. Burada bizim dikkat çekmek istediğimiz konu, sünnetullahdan ders alarak, bizimde yapacağımız işlerle ilgili “önce plan, arkasından plana uygun icraatlar yapmak” hakikatıdır.
Üstad Bediüzzaman “Başarı istiyorsanız, kavanin-i âdetullah’a (Allah’ın kâinata koyduğu kanunlara) uygun hareket ediniz. Yoksa başarısızlıkla cevab-ı red alacaksınız.” der. Yani başarılı olmak Allahın adetlerine uygun hareket etmekle mümkündür.
İcraattan önce plan yapmak sünnetullahdan olduğuna göre, önce plan, sonra icraat yapmak da başarılı olmanın yollarından biridir. Günümüzde bir kısım ülkelerin veya şirketlerin 5 yıllık, 10 yıllık, hatta daha fazla yıllara yayılmış planlar yapıp, bunları uygulayarak başarılı olmaları da bunun bir delilidir.
Hayatta başarılı olmak istiyorsak, sünnetullaha uyup, yapacağımız işlerin planlarını yapmak zorundayız.
2. Hayatımızın Planı Var mı?
Bir ev yaptırmayı düşünüyorsak, hemen icraata başlamayız. Plan yaparız. Yaptığımız plan, yapacağımız evin güzelliğini ve mükemmelliğini tayin eder. Güzel bir ev güzel bir planın neticesidir. Kötü bir ev de kötü bir planın neticesidir. Berbat bir ev ise plansız yapılan evdir.
Hayatımız bir ev yapmak kadar ehemmiyetli değil midir? Plansız bir hayatın neticesi çoğunlukla kötü bir hayattır. “Rastgele” yaşantı, verimsiz bereketsiz bir yaşantıdır. Hayatta hedefi olan ve bu hedefe göre hayatını planlayan insanlar, hayatlarını en güzel bir şekilde değerlendiren, şekillendiren insanlardır.
Hayatınız için bir plan yapacaksanız, başta bir hedefiniz olmalıdır. Plan ancak bir hedefle vücuda gelir. Hedefiniz, gayeniz, idealiniz, amacınız yoksa plan yapmanıza da gerek yoktur. Bildiğiniz ve dilediğiniz gibi yaşayın. Plan yapmak için yorulmayın.
3. Planlı Olmanın Faydaları
Hayatımızı gelecek açısından hedef koyarak, plan yaparak şekillendirmek, bizi hayatta coşkulu, emin, aktif hale getirir. Unutmayın insanı harekete geçiren daima hedeflerdir. Tembel adam hedefi olmayan adamdır.
Planlı olmak bir haritayla bilmediğimiz bir şehirde gezmeye benzer. Nereye gideceğimiz, nasıl gideceğimiz belirgindir. Haritasız gezmek de tam tersine, nerede olduğumuzu, nereye gideceğimizi, nasıl gideceğimizi ve niçin gideceğimizi bilmeden gezmeye benzer. Muhtemelen gezdiğimiz şehirde kayboluruz.
Peygamberimiz asv “İki nimet vardır ki, insanların pek çoğu onlarda aldanmıştır (kıymetini anlayamamıştır), onlarda sıhhat ve boş vakittir.” buyurmuştur.
Sahabeler bir araya geldiklerinde ayrılmadan önce Asr suresini okumaları, birbirlerine zamanın kıymetini hatırlatmak ve zamanı iyi değerlendirmeye teşvik içindi. Allah Asr suresinde insanların vaktin kıymetini bilmediklerini şöyle ihtar eder:
“Asra yemin olsun, şüphe yok ki insan hüsranda (zararda)dır. Ancak iman edip salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler müstesna.” Asr: 1, 3
Allahın bir şeye yemin etmesi, onun Allah katındaki büyük değerinden dolayıdır. Allah kitabında asrın haricinde, geceye, gündüze, fecre, şafağa, duha vaktine de yemin eder. Yine kur’an’da gün manasına gelen “yevm” kelimesi –tekil, çoğul- 470 defa tekrarlanır. Bütün bunlar değişik zaman birimlerine Allahın verdiği kıymeti gösterir ve Allahın kıymet verdiği şeye bizim de kıymet vermemiz boynumuzun borcudur.
Hayatı dolu, dolu yaşamanın ve zamanı değerlendirmenin en mühim şartı, zamanı planlayarak değerlendirmek ve yaşamaktır.
Prof. Edip Teker şöyle diyor:
Ortalama bir insanın, iş hayatında -normal koşullarda,- sahip olduğu potansiyelin sadece % 30’u ile % 40’ını kullandığı tahmin edilmektedir. Geriye kalan % 60, 70 arasındaki süre ise boşa akıp gitmektedir.
Bunun nedenleri ise:
- Kişinin amaçlarının “açık” ve “iyi” belirlenmemiş olması,
- Önceliklerin belirlenmemiş olması,
- Kişinin ne yapacağını bilmemesi,
- Planlamadan yararlanılmamasıdır.
Planlı olmak
- Yerine getirmek zorunda olduğumuz faaliyetleri ve bunlar arasındaki öncelikleri tanıyıp, görmemizi sağlar,
- Faaliyetlerimiz için zaman kazanmamızı sağlar, zaman ısrafını önler,
- Karşı karşıya bulunduğumuz stresi azaltma, stresle başa çıkma ve stresi önlemeyi sağlar,
- Ailemize, arkadaşlarımıza, hobilerimize daha fazla serbest zaman ayırabilmemizi sağlar,
Amaçlarımıza sistemli bir şekilde ulaşmamızı ve yaşamımızın her anının daha fazla anlam kazanmasını sağlar. (Prof. Edip Teker’in notlarıyla hazırlanmış bir metinden.)