İllaki sebebi mi olmalı yapılan her işin, gidilen her yerin, sevilen her insanın ya da okunan her kitabın… Sebepsizce eyleme geçemez mi insan? Türkçe derslerinde teorikte öğrendiğimiz neden-sonuç cümlelerine mi dayatılmalı her olgu?
Amaçsız demiyorum yanlış anlaşılmasın, sebepsiz diyorum… Bugün canım hiç bir sebebi yokken ağlamak istedi mesela… İnsan sebepsiz de ağlayabilmeli, kahkaha atabilmeli, çok doğal şeyler değil mi? insana özgü haller bunlar…
Bir şeyler yanlış gitmiş şimdiye kadar, yanlış öğretilmiş ya da. Bir öğrenilmiş çaresizlik vakası almış yürümüş… “illa ki bir sebebi vardır ” Hayır arkadaşım bir sebebi yok, canım öyle istedi”…
Her insan, aynı görüşü paylaşamaz, ama aynı ortak değerler noktasında birleşebilir. Merhamet gibi, vicdan gibi… Sadece bu bile yetmez mi? Sebepsizce birini sevmeye, yargılamadan dinlemeye, onu anlamaya çalışmaya… Belki çevre baskısı, belki de aile yaşantısı bilinmez; at gözlükleri takılarak görmeye çalıştık dünyayı, çalıştıkça yalnızlaştık ya da yalnızlaştırıldık… Kutuplaştırıldık… Çünkü diye başlayan sebeplerimiz vardi… Daha sonra bu cümleler içimizde birer boşluğa dönüştü. Somutlaştırdı kalp ritimlerimizi… Bir nedene bağlı olmalıydı ki sonucu olsun… Bırakın bazı şeylerin de nedeni ve sonucu olmasın…
.
Sebepsiz sevmek lazım azizim, o zaman anlam kazanır bir yüreğe sahip oluşun, bir ruhun var oluşu, bir çiçeğin açılıp yeşermesi belki de o zaman mümkün olur.
Tolstoy; Savaş ve Barış kitabında şöyle bahseder ” Eskiden, Pierce birisini sevebilmesi için önce bu insanda -kendi deyimiyle- iyi nitelikler bulabilmesi gerekirdi. Bu çılgınlık döneminde ise, birini sevmek için iyi nitelikleri keşfetmeyi hiç beklemiyordu; çılgınlığı da zaten bundan ibaretti. İnsanlara olan sevgisi yüreğinden taşan Pierce, böyle hiç sebepsiz kimi severse sevsin, o kişiyi sevilmeye layık kılan tartışılmaz gerekçeleri de yine o gerekçesiz sevginin içinde buluyordu her seferinde; hem de hiç yanılmadan…
.
Bence Biraz Pierce gibi olmaktan kimseye zarar gelmez, en azından yanılgılarımız ve hayal kırıklıklarımız azalır..
Sebepsiz, işte bu yüzden önemlidir. Çünkü içinde anlam aranmamış duyguların, sorgulanmamış hallerin dinginliğini taşır.
Ve belki de asıl gerçek, o nedenin kendisini aramayı bırakınca ortaya çıkar…
Sebepsizlik, içsel bir özgürlüktür belki de. Her şeyin açıklanabilir olduğu bir dünyada, anlaşılmaz bir halin içinde olmak, başkaldırısıdır. Akışa direnmeksizin, “neden?” sorusunu sormadan sadece var olmak: bunun adı belki de gerçek huzurdur. Ya da huzursuzluk… Ne fark eder?
Sebepsiz, işte bu yüzden önemlidir. Çünkü içinde anlam aranmamış duyguların, sorgulanmamış hallerin dinginliğini taşır.
Ve belki de asıl gerçek, o nedenin kendisini aramayı bırakınca ortaya çıkar…
Tebrikler çok derin cümleler defalarca okudum diyebilirim notumu aldım.