Osmanlı şehzadelerinin çoğunun eğitim aldığı, devlet yönetimini öğrendiği yer olması dolayısıyla “şehzadeler şehri” olarak anılan çok özel bir yerdir Amasya. Bu toprakların kaderinde imzası var. Osmanlı’nın 2. kuruluşunun önünü açmış bir şehir. 14 şehzademiz var burada lalaları tarafından eğitilen. Onun için şehir Osmanlı’nın Oxford’u olarak da anılıyor. Şehzadeler şehri çünkü, burada yetiştirilen 14 şehzadeden 7’si tahta çıkmıştır. Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmet, II. Murat, Fatih Sultan Mehmet, II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve III. Murat şehzade olup sonra Sultan sıfatıyla Osmanlı tahtına oturmuşlardır.
Amasya 8 bin 500 yıllık bir tarihe sahip. Romalılardan Osmanlılara kadar çok farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır.Bunun sonucu olarak Amasya bir bilim ve sanat merkezi haline gelmiş, dünyaca ünlü bilim ve sanat insanları yetiştirmiştir.
İlk kadın divan şairi Mihri Hatun, hattatlar ustası Şeyh Hamdullah bunlardan sadece bir kaçıdır.
Ve dünyaca ünlü Coğrafya biliminin atası olarak bilinen Strabon burada doğmuştur. ‘Antik Dünya’ hakkındaki coğrafya kitabı ile tanınmıştır.
Tarihin akışı içerisinde önemli roller üstlenen kent, Kurtuluş Savaşı sırasında yine ön plana çıkmıştır.
Mücadelenin planları burada hazırlanmış, Erzurum ve Sivas Kongresi’nin toplanmasına burada karar verilmiş, 22 Haziran 1919 tarihinde yayınlanan “Amasya Genelgesi” ile “Milletin İstiklâlini Yine Milletin Azim ve Kararı Kurtaracaktır” denilerek Millî Mücadele burada fiiliyata geçirilmiştir.
SEYEHAT HATIRALARI
Bu kadim şehrin kültürel zenginliğini saymakla bitirmek zor. Siz iyisi mi bir amasya seyahatine kendinizi hazırlayın. Biz de biraz seyahat hatırası olarak ne alabileceğinizden bahsedelim.
El sanatları kapsamında Amasya yöresine özgü gelişme gösteren ‘’semaver’’ en yöresel olanlarından biri tabi ki!
Yöre insanının çay içme alışkanlığı nedeniyle semaver yapımının pratik olarak geliştirildiği tahmin edilmektedir Semaverler, özellikle bağ ve bahçelerde çayın demlenmesi ve muhafazasında kullanılmaktadır.
Yörenin bir diğer tescilli ürünü Amasya Misket Elması: Amasya denilince akla ilk gelenlerdendir. Bir yüzü kırmızı, diğer yüzü ise sarı ile yeşilimsi bir renk taşıyan ince kabuklu, hoş kokulu, lezzeti eşsiz bir meyvedir. Lakin hazır bahsi geçmişken söyleyelim.
Amasya elması bir yıl ürün verip 1 yıl ürün vermemesi gibi sebeplerle çiftçilerimize pek karlı gelmiyor. Bu ağaçların yüzde 80’i kiraza dönmüş durumda. Kirazı da müthiş. Türkiye kiraz üretiminin yüzde 6’sını tek başına karşılar hale geldi.
Vee Şifalı Macunlar : Sabuncuğlu Şerefeddin Tıp ve Cerrahi Tarihi Müzesi’nde satışa sunulan ve her biri değişik hastalıklara şifa olan macunları da seyahat hatırası olarak tercih edebilirsiniz.
AMASYA YEMEKLERİ
7500 yılı aşkın geçmişi ile tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Amasya, bu medeniyetlerin her birinden izler taşıyan oldukça geniş bir mutfağa sahiptir. Çorbadan, tatlıya, ana yemekten, hamur işlerine kadar birçok lezzetli seçeneğe ev sahipliği yapar.
Çatal çorba, toyga çorbası, helle çorbası gibi yöresel çorbaların yanı sıra ana yemek seçeneklerinde bamyanın sık kullanıldığını söyleyebiliriz. Amasya’nın meşhur ana yemekleri arasında bakla dolması, etli bamya ve keşkek yer almaktadır.
Orta asya Türkleri’nin ana yemeklerinden biri olan Keşkek Amasya’lı gurmelerin, üstad denecek nitelikteki ailelerin ellerinde büyük evrim geçirmiş “Bütün keşkekler bir yana Amasya keşkeği bir yana” dedirtecek kadar lezzet ve görünüm kazanmıştır.
Muhtelif malzemelerle karıştırılarak ve etle çok ekstrem bir armoni oluşturarak narin parmaklarla sarılıp bir sanat eserine dönüşen Bakla Dolması ise tam bir şâheserdir.
Tatlı çeşitlerinde ayva gailesi, elma ve kalbur tatlısı, unutma beni ve vişneli ekmek severek tüketilirken, şehrin meşhur yemekleri arasında önemini korumaktadır. Amasya Şehzade sarayında yenen yaş pasta fakir bir ailenin dehası ile vişneli ekmek olurken, diğer tarafta bayat ekmekler atılmayıp Unutma Beni adı altında dünya mutfağına yeni bir tatlı türü kazandırılmıştır.
Amasya’nın meşhur lezzetlerinden biri de çöreğidir. Özellikle çay saatlerinde sunulan bu çöreğin ünü, şehir sınırlarını aşmıştır.
Aşkın başkenti olarak da tanımladığımız bu şirin şehrin bir hazin hikayesi daha var uğruna türkü yakılmış ve bu güne kadar söylenegelmiş…
AMASYANIN / TEK KAPIDAN ÇIKTIM adlı türküsü
Tek kapıdan çıktım yüzüm peçeli
Ahbaplar oturmuş iki geçeli
Hulusi’m de alnı sıra perçemli
Neyleyim dünyada dünya malını vay vay
Gönül arzu ediyor eski halini vay vay
Dağdan yuvarlandı kayalarımız
Gam ile yoğruldu mayalarımız
N’ola taş doğuraydı analarımız
Neyleyim dünyada dünya malını vay vay
Gönül arzu ediyor eski halini vay vay
Mezarımı Helvacıya eşsinler
Al yeşili üzerime örtsünler
Gelen geçen yazık olmuş desinler
Neyleyim dünyada dünya malını vay vay
Gönül arzu ediyor eski halini vay vay
Gelelim türkünün hikayesine. 1890’lı yıllar. Yer Amasya. Hikâyenin öznelerinden Hulûsi Mehmed, Hâfız Ahmed Efendi’nin oğludur. Hali vakti yerindedir Hâfız Ahmed Efendi’nin. Hulûsi Mehmed, Sahaf Gürcü Mehmed Emin’in kızına kaptırır gönlünü. Kız da Hulûsi Mehmed’ e aşık deli divane…
.
Ancak karaçalı vardır arada. Hulusi Mehmet’in annesi istemez, inatlaşır. Babası da aynı kafada.
-O kız senin layığın değil, diyorlar da başka bir şey demiyorlar Hulusi Mehmet’e.
Kızın babası dünden razı bu izdivaca. Ama Hâfız Ahmed Efendi ile eşi bir türlü bu evliliğe olur demezler. Araya girenlerin ikna çabaları sonuçsuz kalır. Kavuşmaktan umut kesen sevgililer karalar bağlar. Kız hastalanıp yatağa düşer. Kısa süre sonra ölür. Sevgilisinin ölümü üzerine dünya başına yıkılır Hulusi’nin. Mecnuna döner. Hastalığı günden güne ağırlaşır. Nitekim Hulusi Mehmet de kırk gün sonra sevgilisinin ardından terki dünya eyler. Maşuğunun yanına defnedilir. İki sevgili kara toprakta birleşir. Hulusi Mehmet’in babası, sevgililerin ölümünden kendisini sorumlu tutar. Oğlu üstüne ağıtlar yakar. Lakin bu pişmanlıkların hayatlarının baharında kara toprağa giren sevgililere bir faydası yoktur. Gidenler geri gelmez.
İşte böyle aziz dostlar. İnatlaşmaları, sönen hayatları gizleyen türkülerimizden biri daha… Sonra pişmanlık, nedamet, vicdan azabı…
Bu türkü hikayemizle de nihayete erdirmiş olalım yazımızı.
Buram buram Anadolu, buram buram Tarih, Kültür ve medeniyet…
Aşkın başkenti şehzadeler şehri Amasya sizleri bekliyor…