‘’Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareler arayın.’’
Mevlana tarafından yüzyıllar öncesinden söylenmiş ve her dizesi ayrı bir anlam taşıyan sözler beni hep derin düşünmeye sevk etmiştir. 18-23 yaşlarını Konya’nın o manevi ikliminde, Mevlana’ya komşu olarak geçirmenin de ruh ve düşünce dünyamı etkilediğini düşünmek yadsınamaz bir gerçek. Tabii O’nu gereğince anlamak o yaşlarda pek mümkün olmasa da zamanla idrak etmeye başlamak kırklı yaşlara yaklaşıyor olmanın bir tezahürü olsa gerek! ‘’Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareler arayın.’’ sözleri de en değerli bulduklarımdan…
Sevgi, kendini başkasında, başkasını kendinde bulmaktır. Sevginin olmadığı yerde, öfke vardır, kırgınlık vardır, çözülme ve birbirinden kopukluk vardır. Sevmek bir gönül, bir bilgelik, bir olgunluk işidir. Yeterince aydınlanmamış, yüce Yaradanın nurundan yoksun kalmış bir gönülde sevginin yeri yoktur. Bütün varlık türlerini birbirine bağlayan ilahi güç sevgidir. İşte bunu yakalayabildiğimizde mutluluğun formülü de ortaya çıkıveriyor. Tüm sis perdesi dağılıyor, tüm engeller kalkıyor! Yaklaşık 10 yıl önce bir eğitim kurumumuzun sloganı ne olabilir düşüncesine de vereceğimiz en güzel cevap bu düşünce ile karşılığını bulmuştu! ‘’Sevgi engel tanımaz!’’
Hayat kısa, zaman hızlı, ömür sermayesi çabuk tükeniyor… Peki bize bahşedilen bu ömrü küskünlük ve kırgınlıklarla mı harcayacağız? Bunun dayanılmaz yükünü, ağırlığını çekmenin kime ne faydası olacak? Sevme ve sevilmenin inanılmaz keyfi ve lezzeti varken değer mi buna? Bu mucizeyi yaşamaya ve yaşatmaya inanın paha biçilemez…
Öncelikle sınırsız masumiyete, koşulsuz bağlılığa sahip, geleceğimiz olan kıymetli yavrularımız sevilmeyi ve hoşgörüyü fazlasıyla hak ediyor. Onları sevgi temeli üzerinde hayata hazırlamak da en çok biz eğitimcilere ve ailelere düşüyor.
Sonrasında, evimize bereket, musibetlere karşı rahmet vesilesi olan yaşlılarımız sevgiye ve hürmete en layık olanlardır. Milli ve manevi değerlerimizi, kültürümüzü bu günlere taşımış kıymetli büyüklerimizi sevgi ve hürmetten mahrum etmemek kadar çocuklarımızı da bu kişilerle ilişik kılmak da ayrıca ehemmiyetli başka bir husustur.
Varoluşumuzun sebebi olan sevgi, elbette sadece insanlarla sınırlı değildir. Hayvanları, bitkileri, yaratılmış tüm varlıkları sevmek inancımızın gereğidir. Yunus Emre’nin ‘’Yaradılanı sev Yaradandan ötürü..’’ ifadesi ne veciz bir şekilde izah eder meseleyi.
Sevgi, mutluluk, güler yüz son derece bulaşıcıdır aynı zamanda. Hatta koronavirüsden bile daha güçlü, daha hızlı. Zor günler yaşadığımız, hatta ahir ömrümüzün belki de en zor dönemlerinden geçtiğimiz bu süreci de umutla, sevgiyle aşacağımıza inanıyorum. Yine Yunus Emre’nin de dediği gibi “Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz.”
Çokça sevip çokça sevilmek dileğiyle…