Peş peşe gelen sorunlar Mısır’ın yakın zamanda başını ağrıtacak ve epeyce yıkımlara yol açacağı aşikâr. Fakirlik her geçen gün ağırlaşıyor iş alanları ordu tarafından ele geçirilmiş durumda hatta işi rütbesiz askerlere sokakta domates sattırmaya kadar götürdüler. Mısır ordusunun inşaat şirketleri de var o alanda askerin elinde bunun gibi birçok iş alanını kapatmış durumdalar. Yani Mısır’da asker askerlik yapmıyor savaş tecrübesi yok son elli yılda girdiği tüm savaşları kaybetti Sina yarım adasındaki yedi yüz deaş’lıya bile mağlup olarak oradan çekilmek zorunda kaldılar.
Mısır’ın nüfusunun yüzde doksan beşi Müslüman ülkedeki kışlalarda kiliseler inşa ettirilmesi, camilerin isimlerinin değiştirilerek itibarsızlaştırılması durumu camilerin kiliseye dönüştürülme sürecinin bir parçasıdır. Ülkede çocuklara kuran öğretmek yasak olmasına rağmen kiliselerin faaliyetlerine engel çıkartılmıyor.
Darbeci Sisi halkını işsizliğe ve açlığa mahkûm etmeyi yeterli bulmamış olmalı ki Etiyopya’nın baraj projesi yapımını bitirmesi ve akabinde bu yılın temmuz ayında su tutmaya başlaması Mısır için felaket çanlarının çalmaya başlamasına yol açtı. Sonuç ve kitlesel başkaldırmalarla birlikte Sisi taraftarlarınca Sina yarım adasının konumunu sorgulatmaya açacak.
Darbeci Sisi ve taraftarlarının iki amacı var birincisi Mısır’ın Hristiyan bir yönetime decredilmesi ikincisi Sina yarım adasının İsrail’e bırakılması.
Bu nedenlerle halk baskı korku, işsizlik, açlık ve susuzlukla baskı altına alınarak yıldırılması bu değişim için gerekli görülüyor. Bunun en önemli ayağı hapishane işkenceleridir. İçeride ki sorunlardan be üzerlerinde ki baskıdan başını kaldıramayacak muhalefet ve halk Sina yarım adasının kopartılarak ellerinden alınmasını göremeyecek.
Bu duruma tek ses çıkartacak olan ülke Türkiye bunun farkında oldukları için Mısır ve BAE üzerinden saldırıyorlar yanı başlarındaki Filistinli Müslümanları kurtarmak yerine Rum ve Yunanın yardımına koşarak tatbikat yapıyorlar.
BAE üç adasını İran’ın kapmasına ses çıkartmaması, Hindu tapınakları inşa ediyor olması, kiliselere ve Hristiyan misyoner okullarına para akıtması ve tüm bunların üstüne Mısırla birlikte Girit’e tatbikata gitmesi bu iki ülkenin halkını ve topraklarını gözden çıkarttıkları görüntüsü veriyor.
17 Eylül 1978’de Camp David anlaşmasıyla askerlerini Sina yarım adasından çeken İsrail oraya deaş bahanesiyle tekrar girdi. Çıkmaya niyetlerinin olmadığı kesin.
Bizim için Sina yarım adasının alınması noktasında üç nedenimiz var birincisi Suriye’de karşımıza çıkan deaş, ikincisi Mısır’ın Libya üzerinden tahrikleri ki bunun en önemli ayağı gerçekleşecek olan Türk – Yunan savaşında düşman tarafında yer alması, üçüncüsü ise İsrail’in Türkiye düşmanlığı üzerinden Sina yarım adasına girmemiz olacaktır.
İsrail’in Mısır’la Sina yarım adasında yaptığı hava saldırıları göstermeliktir amaç deaş’ı kullanarak Sina yarım adasını Mısırdan koparmaktır. El Kaide’nin bir kolu olan Cundal İslam bölgede güya Yahudi düşmanlığı yaparak şehirlerde İsrail ajanı olarak suçladıkları kişileri infaz ediyor. Bu gurup saldırılarını Aris ve Refahın güneyinde genellikle el yapımı patlayıcılarla gerçekleştiriyor ara sırada Mısır ordusuna keskin nişancı saldırıları düzenliyor.
Birinci müdahale nedenimiz kısa vadeli bir çözüm olacaktır deaş temizlendikten sonra çıkmamız istenecek, ikinci müdahale nedenimiz Mısır devletine karşı olacağı için İslam dünyasını karşımıza almak tehlikesi var, üçüncü İsrail seçeneği bizim için kaçırılmaması gereken çok önemli fırsat. Akdeniz ve Süveyş kanalına hâkim olmamız bölgesel bir güç olmaktan öte daha büyük getirileri olacağı kesin burada Çin’in bizi destekleyen açıklamaları gelecektir çünkü İsrail’deki ve Lübnan’daki limanların kaybedilmesi ve Yunan limanlarından da Amerikan baskısıyla çıkarılacak olması onlara başka seçenek bırakmıyor.
Oluşturacağımız bu fiili duruma NATO’nun ses çıkartamayacak hale getirilmesi ve Amerika’nın bölgede istenmemesini de eklersek talih bizden yana diyebiliriz.
BAE’nin Yunanistan ve Mısır operasyonlarımız da üç beş uçakla yapabileceği hiçbir şey yok sadece parasal destek sağlayabilir. BAE’nin karışacağı bu savaşlarda ödeyeceği bedel tazminat olacaktır. BAE kolaylıkla ele geçirilebilir ama dünya dengeleri açısından özellikle İngiltere ve Hindistan’dan alacağı destek sözü bu iki ülkeyi körfeze yaklaştırması jeopolitik açıdan hiçte stratejik bir hamle olmayacak.
O halde, BAE’nin Türk- Yunan savaşına karışması halinde ödeyeceği tazminat; yirmi milyar dolardan açılacak onların on iki milyar dolar teklifine aracı olan ülkelerin yardımıyla on beş milyar dolara çekilecek şayet Türk – İsrail savaşına katılırsa elli milyar dolar, Socotra adası ve Yemen’de bulunduğu bölgelerden çekilmesi, hapishanelerinde haksız yere tuttuğu vatandaşlarımız ve limanlarının kontrolünün bize bırakılması anlaşmasını doğuracak sonuç olarak verilecek en iyi cevap bu olacaktır.
👍
Güzel bir yazı tebrikler
Çok haklısın. Bülent bey
Ülkemizde insanları bilinçlendirme adında güzel dokunuş ve yorum yapmışsınız tebrik ederim
Tebrikler 👍😊
kaleminize sağlık cok güzel bir analiz olmus
👍
👍👏
Super
Sina geçmişte müslümanarın yönetimindeydi inşallah yakın zamanda yine öyle olacak.
Tesbitleriniz muhteşem..tüö çerçeveyi tek bir parça halinde özetlemişsiniz..Çok güzel bir yazı olmuş.. emeğinize ve kaleminize sağlık
Artık küçük düşünmek yok korkak formasyon alanlara yer yok
Artık küçük düşünmek yok korkak formasyon alanlara yer yok