Demokrasi ve Cumhuriyet en fazla karıştırılan terimlerdir. Cumhuriyet, hükümet ya da devlet başkanının halk tarafından belli bir süre için belirli yetkilerle seçildiği yönetim biçimidir. Bugüne kadar milletimizin Cumhuriyetle pek bir meselesi olmamıştır. Demokrasi ise bu yönetim biçiminin nasıl olacağı, içinin nasıl doldurulacağı sorularının cevabını içerir. Cumhuriyet tarihi boyunca bazı vesayet odaklarının demokrasi adına pek mücadele vermedikleri, mevzusu olunca mangalda kül bırakmayanların samimiyetsizliği ve bu konuyu içselleştiremedikleri görülmektedir. Bazı kişi ve grupların demokrasi ile bağdaşmayan hal, düşünce ve tavırları, parti-kuruluş-STK ayrımı gözetmeden devam etmektedir.
Bu yönetim anlayışındaki halkın temsilcileri olmuş siyasetçiler ise; toplum nezdinde güven sağlayamazlarsa faydalı olamazlar. Toplum adına sorumluluk almışlardır ve sorumlulukları fazladır. Bu yüzden siyasetle belli makamlara gelenlerin etik siyasi kurallara uyması ve göz önündeki bu insanların aile, iş ve cemiyet hayatlarında hal, tavır ve davranışlarıyla örnek ve ölçülü olmaları önemlidir. Ayrıca siyasetçiler özgüven sahibi olmalıdır. Gönüllü bir sorumluluk üstlenmişlerdir çünkü. Birlikte iş yapabilme özelliğine sahip olmalı ve ekip ruhunun reflekslerine göre hareket etmelidir. Kişisel çıkarlardan uzak toplumu korur yapıda olmalı; konuştuğu ve yaptığı şeylerde faydalı olmak için donanımlı olmalı, okumalı ve araştırmalıdır.
Esasında Türkiye’nin sorunu ne milli meselelere sahipsizlik ne ekonomik kalkınma politikaları ne de gelecek planlamalarından yoksunluktur. Temel sorunumuz demokrasi ve hukuk dışı her araçtan medet uman siyasetçilerin, vesayetçilerin, darbecilerin, ekonomik tetikçilerin, terör örgütü ve çetelerin, kirli senaryolar içerisinde olmalarıdır.
Şunu tekrar söyleyelim ki toplumsal güveni sağlamak çok önemlidir. Bu güven de sandıktan bir kez çıkmakla değil istikrarın devam etmesi ile tescillenir. Koalisyonlar konusunda başarısız olduğumuz Cumhuriyet tarihine baktığımızda apaçık ortadadır. Koalisyon yılları istikrar ve huzurun bozulduğu kayıp yıllar olmuştur. Ancak koalisyonu ve zayıf hükümetleri sevenler var bu ülkede. Parayla para kazanmaya alışmış kişilerin işbirlikçileri var. ‘’Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar önemli diyenler’’ var. ‘’Bu Osmanlı ne büyük bir devletmiş ki siz içerden biz dışarıdan bir türlü yıkamadık!’’ tespitinde bulunanların torunları var.
Demokrasi millet iradesine saygının bir göstergesidir. Vatandaşları karşı karşıya getirerek yasaları çiğneyerek bir yere varılamaz. Türkiye sevdasıyla, halkın desteğini de alarak samimiyet ve gayretle çalışmak gerekir. Bu hususta da muhalefetin önemi büyüktür. Her rejimde iktidar vardır ama demokraside muhalefette vardır. Muhalefet da sorumluluk üstlenmektir; ama sözle değil icraatla.
“Demokratik” bir siyasal rejimde iktidarın ‘’sosyal-kültürel-dini ve örfi” değerlere ve süreçlere olan inanç ve bağlılığı yanında, daha ileri düzeyde olmak üzere, bu değerlere tutkuyla bağlı, etkin bir muhalefetin varlığı önemlidir. Türkiye’nin, 2022 yılına girerken toplum için alternatif politika seçenekleri üreten bir muhalefetin varlığını hissetmesi çok önemlidir. Bunu gerçekleştirmek için de gerekli kapasite, kabiliyet ve iradeye sahip olmak, yani “oyun kurma” gücüne erişmiş olmak gerekir; oyun oynayan küresel aktörlerin piyonu olmak ile olmamalı bu işler.
İktidar iddiası, halk için her koşulda, iktidarların uygulama ve anlayışlarına alternatif politika geliştirilmesini öngörür. Siyasetin kişiler üzerinden yapılan tartışma ve değerlendirmelerle yürütülmesi halkın beklediği bir şey değildir ve olmayacaktır. Siyasetin inandırıcı, ikna edici, dönüştürücü gücünün halkla buluşması, sağlam bir toplumsal zemin üzerinden yürütülmesi, kişiler üzerinden kuru siyaset yapanlarla ya da bir gelecek vizyonu ortaya koyamayanlarla olmayacaktır.
Sayın Başkanım Sevgili Hemşerim yazınızı okudum çok memnun oldum sizin gibi düşünenler oldukça bu ülke kıyamete kadar var olacaktır. Adam gibi adamsın adamın da kalitelisisin. Sağol Varol Allah’a Emanet ol
Ali Kısım
Sayın BAŞKANIM,tezinizi okudum.Tesbitlerinize sonuna kadar katılıyor ve inanıyorum;
Allah’ın izni ve inayetiyle,İslâm sancağı altında,minarelerin gölgesinde yaşamış her TÜRK vatandaşı,tarihinden gelen genleriyle hareket edip;
hakkı ve haklıyı;
eğriyi ve doğruyu;
ayırt edebilecek ferasete sahip olduğuna inanarak;
DURMAK YOK,YOLA DEVAM