Bu bölge ilgi çekici bir efsaneyi de barındırır bünyesinde…
Birçok filme konu olan Anadolu’nun efsane kadın savaşçıları amazonların yaşadığı yer olarak bilinir aynı zamanda bu verimli topraklar. Bazı tarihçilere göre Amazonlar, Terme çayı kenarında yaşamış ve o bölgede uzun süre hüküm sürmüşlerdir. Asıl yerlerinin Orta Asya, soylarının da Türk olduğu rivayet edilen bu savaşçı topluluk, İskitlerin kadınları olarak bilinirler.
Amazonların ilginç yaşam felsefeleri çeşitli kaynaklarda çarpıcı olarak anlatılır. Günlük yaşamlarında erkekleri yanlarında işçi ve uşak olarak bulundurdukları, nesillerini devam ettirebilmek için ise savaşlarda esir aldıkları erkeklerle yılda bir kez ayin ile beraber oldukları rivayet edilmektedir. Törelerinde bir erkekle beraber olabilmeleri için en az üç erkeği öldürmüş olmaları gerekmektedir. Bahsi geçen bu ilişkilerinden doğan erkek çocukları babalarına verirler ya da köle olarak kullanırlar. Kız çocuklarını ise at sütü ve kudret helvası ile besledikleri ve güçlü yetiştirdikleri bilinmektedir. Dünya’nın 7 harikasından biri olan Artemis Tapınağı ile ilişkili oldukları ve tapınağı Amazonların yaptıkları ya da orada rahibelik yaptıkları efsanelerde anlatılmaktadır.
Amazonlar tarihte kahramanlıkları ve savaşçı özellikleri ile tanınan kadınlardır. Amazonlar atların üzerinde semer yerine sadece bir örtü örtmekteydiler. Atın üzerinde çok güzel ok atıp, mızrak fırlatırlardı. Hatta rivayete göre daha rahat ok atmaları için sağ göğüslerini kesmişlerdir. Dönemin tüm savaş aletlerini inanılmaz bir başarıyla kullanmış, bir sürü erkek ordu ile karşı karşıya savaşmışlardır. Bu coğrafyada ise Yunanlılarla savaşmışlardır.
Tarihin ilginç ve çekici savaşçı kadınları olan Amazonlar tarih boyunca güzel sanatlara konu olmuştur.
Tüm bu ayrıntıların ve tarif edilen figürlerin doğrultusunda Samsun Batıpark’ta kurulan Amazon Köyü ve müzesi ziyaretçilerin ilgi odağı olmaktadır. Yılda yaklaşık yerli ve yabancı 200 bin kişinin ziyaret ettiği bu ada sizleri de bekliyor.
***
Çarşambanın sembol olmuş 2 de özel giysisi vardır. Bahsetmeden geçmek olmaz!
Yumurta topuk ayakkabı ve sekiz köşe kasket
Samsun’un Çarşamba ilçesinin en önemli sembollerinden biri tabi ki ‘yumurta topuk’ ayakkabı. Hem yurt içinden hem de yurt dışından büyük ilgi gören ve üretimi sadece Çarşamba’da yapılan yumurta topuk ayakkabı Çarşamba’nın en önemli sembolleri arasında yer alıyor.
Burun ve topuk kısmının yumurtaya benzemesinden dolayı ‘yumurta topuk’ olarak anılan meşhur ayakkabılar, değişen moda ve fabrikasyon ayakkabılara meydan okuyor. Topuk yüksekliği 4 santimetre olan ayakkabıyı, bu özelliği nedeniyle kısa boylu erkekler tercih ediyor.
Çarşamba Belediyesi’nin Türk Patent ve Marka Kurumu’na yaptığı başvuru sonucunda ayakkabıya coğrafi işaret tescil belgesi de alındı. Geçmişte Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Yıldıray Çınar, Ozan Arif’in ve sevenlerinin de çok tercih ettiği yumurta topuk ayakkabıdan ilçede günlük 100 çift üretiliyor. Tek parça deriden el işçiliği ile üretilen ayakkabıları giyen ve alışan kolay kolay vazgeçemiyor. Sayıları şimdilerde çok azalan imalatçıların ortak derdi ise aynı. Çırak yetişmiyor olması…
Yumurta topuk ayakkabının vazgeçilmez tamamlayıcısı ise yine coğrafi işaret tescil belgesi almış yöre simgelerinden 8 köşe kasket. Çarşamba kasketinin her bir köşesinin özel bir anlamı vardır. Birinci köşe cömertliği, ikinci köşe mertliği, üçüncü köşe dürüstlüğü, dördüncü köşe yiğitliği, beşinci köşe çalışkanlığı, altıncı köşe misafirperverliği, yedinci köşe alçakgönüllülüğü ve sekizinci köşe vatanseverliği simgeler. Çarşamba yöresinde üretilen ve ünlenen sekiz köşe kasket, üretim teknikleri, el işçiliği, son duruşu, köşelerinin fazla keskin olmaması gibi yönlerden diğer yörelerin kasketlerinden farklıdır.”
Şehre bu muhteşem ikilinin heykeli bile dikilmiştir. Heykel vatandaşların büyük beğenisini toplarken yöre sakinleri ve ilçeyi ziyarete gelenler yaklaşık 6 metre yükseklikteki heykelin önünde fotoğraf çektirmek için sıraya giriyor.
Çarşamba’nın elbette bahsetmeden geçilemez bir başka özelliği lezzetli ve geniş mutfağı
Ülkemizin yemek kültürü bakımından ne denli zengin olduğu herkesçe bilinmektedir. Karadeniz’in başkenti olarak anılan ve yerleşim tarihi asırlar öncesine dayanan Samsun’da da bu zenginlikleri bulabilmek mümkün. Birçok kültürden etkilenen Samsun mutfağı Karadeniz, Anadolu, Balkan ve Kafkas mutfağının izlerini taşır.
Çarşamba ilçesinin mutfak kültürü de geniş olduğu kadar kendine has lezzetleri ile de oldukça dikkat çekiyor. Saymakla bitiremeyeceğimiz özel lezzetler bu ilçede sizleri bekliyor. En çok sevilen üçünü sizinle paylaşayım.
Kaz, hindi, ördek ya da tavukla yapılabilen tirit adı verilen yemek en geleneksel yemeklerdendir. Tirit: Genellikle kaz eti, pirinç ve açılmış yufka ile yapılır. Çarşamba’nın milli yiyeceği olarak görülen tirit, Çarşamba’dan Samsun’un diğer bölgelerine yayılmıştır. Buğday, tavuk ya da kuzu eti ve tereyağ ile yapılır. Yapımı oldukça zordur, buğday ve et birbirinin içine iyice yedirilir. Yapılışı tavukgöğsü tatlısını andırsa da ana yemek olarak verilir; ama uyarmadı demeyin hazmı ağırdır. Bunlara ek olarak genelde düğünlerde ve ev davetlerinde yapılan keşkek ise, Şeker ve kolesterol hastalarının özellikle sakınması gerekir.
Samsun’un yemekleri kadar tatlıları da meşhurdur. Bu tatlıların başında da kuru bayram baklavası olarak bilinen kıvratma geliyor. Samsun’un güzel ilçesi Çarşamba ile özdeşleşmiş olan Çarşamba kıvratması marka tescil belgesi almış ve böylece Samsun’un tescilli yöresel yemekleri arasına girmiştir.
100 yılı aşkın bir süredir Samsun’da özel günlerin vazgeçilmez tatlısı olan kıvratma, her ne kadar baklava gibi görünse de aslında çok farklıdır. Bilinen baklava gibi bol ceviz veya fındık ile hazırlanan tatlının üzerine şerbet dökülmüyor, şekeri içine konuluyor. Uzun süre bozulmadan muhafaza edilen kıvratma samsun halkı tarafından sıklıkla tüketiliyor. Özellikle de bayramlardan önce hazırlanarak bayramda ziyarete gelenlere ikram ediliyor. Deneyenlerin damağında bir daha unutamayacakları bir lezzet bırakan kıvratmayı mutlaka deneyin.
Son olarak ziyaret planlamanıza almanız gereken birkaç yeri daha anlatarak yazımızı sonlandıralım…
Çay Mahallesi Canlı Sokakta, Göğceli Mezarlığı içerisinde ve Değirmenbaşı Caddesi’nde bulunan 600 yılı aşkın geçmişi olan anıt Çınar (Yerel tabirle Kavlağan ) ağaçları;
Türk mühendis ve işçileri tarafından 1931 yılında yapımı tamamlanan Türkiye’nin en uzun köprüsü unvanına sahip, öte geçe-beri geçe” olarak adlandırılan yakaları birleştiren, şimdilerde sadece yayaların kullandığı, Çarşamba’da yaşayan herkesin anılarının olduğu tarihi yeşilırmak yaya köprüsü;
İlçe merkezinde Uzun Çarşı içerisinde 1826 yılında İki katlı, dikdörtgen planlı olarak yapılan Tarihi Bedesten Çarşısı;
Treking, dağcılık, piknik ve foto safari için yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı Çarşamba’ya 16 km uzaklıkta bulunan Yaklaşık 60 metreden süzülerek akan Kabaceviz Şelaleleri,
bölgenin görülmeye değer turizm alanlarından sadece birkaçıdır.
Çarşambalılar zaten fırsat buldukça gidiyorlar bu tarih kültür ve doğa harikası memleketlerine.
Olmayanlar da fırsat oluşturup gitmeliler… Bizden söylemesi…