Öyle bir zamandayız ki çalışarak başarı elde etmek, iyi bir meslek edinmek, üreterek varlık kazanmak, özgürleşmek, birey olmak gibi değerler bu toplumun çocuklarından alınalı çok oldu. Tam bir tüketim toplumu halini aldık. Tüketmeyi sadece somut olarak algılamayın. Sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, adaleti, aşkı… İnsanları ve insanlığı, doğayı ve bize yaşam döngümüzde yardım eden tüm canlıları da acımasızca çok kolay tüketir olduk… Tükettikçe ruhu olmayan, sadece bedenden ibaret olan varlıklar halini almaya başladık artık. Çoğumuzda cahilce bir korkusuzluk. Hiç ölmeyecekmiş düşüncesi doğrultusunda, fütursuzca bir yaşam biçimi. Bu gidiş nereye ey insan. Nedir bu hoyratça yaşam. Nedir bu kendinle savaşın. Görmüyor musun tükettikçe tükeniyorsun..
Kişisel çıkar ve hazların tatmini için yoğun bir çalışma ve koşuşturma içinde olan birey, ya sahip olduklarının kendisini tatmin etmemesinden dolayı ,ya da şartlar gereği, hep daha fazlası için mücadele etmektedir. Başlangıçta severek sıkı sıkıya tutunduğumuz her şeyden çok kolay vazgeçip, kolayca tüketip, tozlu raflarda unutulmaya mahkûm eder olduk.
Şimdi size ülkece kendimizi nasıl tükettiğimize ilişkin edindiğim bilgileri aktarmak istiyorum: Yapılan araştırmaya göre; Türkiye’de antidepresan kullanımı 9 yılda yüzde 160 arttı. İşte Türkiye’de artan antidepresan kullanma istatistikleri… Son bir yılda yaklaşık 37 milyon kutu ilaç tüketildi. Çok ciddi bir rakam. Ülkemizde her 10 kişiden 1’i antidepresan kullanırken, kadınlar erkeklerden iki kat daha fazla antidepresan tüketiminde bulundu.Dikkatinizi çeken birsey oldu mu? Kadınların iki kat daha fazla antidepresan tüketmiş olması. Çünkü toplumumuzda, kadınlarımız da maalesef öldürülerek, darp edilerek, tecavüz edilerek yaşama sevinçleri ellerinden alınarak bir birtüketilmektedirler. Bir mendil gibi kullanıp atılmakta, bir nesneden farksız değersizleştirilmektedirler. Dolayısıyla kadınlar iç dünyasındaki mutsuzluklarını bu yöntemle baskılamaya çalışmaktadırlar. Maalesef ülkemizin kanayan bir yarasıdır kadınlarımızın tüketilmişliği. Kapanacağa da benzemiyor.
İnsanoğlu her açıdan muhtaç, eksik bir varlık.Sanırım kendimizdeki bu eksik taraflarımızı satın alarak kapattığımızı düşünüyoruz. Satın aldığımız şeylerin bizi değiştirdiğini düşünüyoruz. Giydiğimiz kıyafetin, kullandığımız telefonun, sürdüğümüz aracın bizi değiştirdiğini. Aldığımız araç ile şehri, doğayı keşfedeceğimizi, hayatımızın değişeceğini düşünüyoruz. Oysa yeni araç aldığımızda da evden işe, işten eve gidiyoruz. Yeni telefon ile yine aynı kişilerle görüşüyoruz, aynı sosyal ağlara bakıyoruz. . Tüketim yapınca hayatı daha da hızlı yaşıyoruz.
Tükettikçe hızlanıyor, hızlandıkça daha çok çalışıyoruz ve tükeniyoruz. Sadece kendimizi tüketmiyoruz. Etrafımızdaki güzellikleri ve dünyamızı da tüketiyoruz.
Ünlü filozof Eflatun’a sormuşlar; -“İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nedir?
” Eflatun; -“Çocukken sıkılırlar, büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için para öderler… Yarından endişe ederken, bugünü unuturlar. Dolayısıyla ne bugünü, ne yarını yaşarlar. Sonuçta da hiç yaşamamış gibi ölürler…”der ve devam eder. Önemli olan hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır…”
Kendi dünyamızı ne kadar çok şeyle doldurursak, iç dünyamızı da bir o kadar boşaltıyoruz. Tüketim toplumunun bir neferi olarak tükenmişliğe doğru kendimizi sürüklüyoruz.
Her yıl dünya mutluluk raporu hazırlanmaktadır. 2019 yılında 156 ülke arasında halkı en mutlu olan ülke Finlandiya’dır. Finlandiya’yı Danimarka ve Norveç izlemektedir. (Türkiye ise 79. Sırada yer almaktadır) Milli gelirleri yüksek olmasına rağmen, tüketim harcamaları da o oranda düşük bu ülkelerin.Mutluluklarının sebebi bilinçli tüketmeleri olabilir mi acaba? Fazlalıklarınızdan önce bir kurtulun, sizde fazla olan ne varsa, olmayanlarla paylaşın. Tüketmeyi bırakın, paylaştıkça çoğalmaya başlayın. Mutluluğu üretin. Sevgiyi çoğaltın. Yarını olmayan bir dünya için biriktireceğiniz şeyler mutluluklarınız olsun. Vicdanınızın rahatlığı olsun. Yürekleri güzel insanlar biriktirin. Tüketmeyin iyi insanları. Unutmayın iyilik yapmak çok kolay. Asıl zor olan kötü olmaktır. Sebepsizce tüketmeyin bazı şeyleri ki ihtiyaçlarınız az olsun. Böylelikle kendinizi de tükenmişlik denen o sendromun seline kaptırmazsınız.
Gözlerinizin bile içini güldürecek kadar mutluluklarınız bol olsun. Daim olsun. Sevgiyle kalın. “HOŞÇA” kalın.
Tebrik ediyorum. Güzel tespitler , güzel yazı
Güzel tespitler, güzel yazı. Tebrikler