Robin Hood
zenginlerin mallarını alıp fakirlere dağıtan halk kahramanı. İngiliz halk hikayelerinin
cesur halk kahramanı Robin Hood 10.yy’ da ortaya çıktığı ve de bir çok kaynakta Fulk
Fitzwarin isimli bir Norman soylusu olduğu ve Kral John’a karşı çıkışı ile beraber
haydut olduğu söylenir.
İlk kez 1377 yılında Langland’ın epik şiiri olan Piers Plowman’ de bahsedilmiş olup
günümüze dek sayısız kitaplarda filmlerde karşımıza çıkmıştır.
Yediden yetmişe günümüze dek tanıtılan bu İngiliz kahramanı, yine bizim
tarihimizde mazlumlara sahip çıkan, haksızlığa boyun eğmeyerek zenginden alıp
fakire veren, adına türküler, şiirler, destanlar yazılan yiğit kahramanlarımızdan
ayıran neydi?
Ben söyleyeyim, Edebiyatımıza, halk hikayelerimize, türkülerimize, bizi biz yapan
değerlere sahip çıkamayacak kadar batı kültürü hayranlığının yozlaşmışlığı içinde ki
kaybolmuş ve zavallılıktan başka bir şey değildir.
Bunun içindir ki Şanlıurfa’nın yiğit ve cesur kahramanı Nazif ‘i sizlerle
buluşturmaktan vede tanıştırmaktan onur ve mutluluk duyuyorum.
Nazif ; 1898 yılında Şanlıurfa’da doğmuştur. Yusuf paşa mahallesinde (1893) doğumlu
Süleyman kalfanın oğludur. Nazif’in küçük yaştayken güçlü ve yürekli olduğu
yakınları tarafından fark edilir. İyi kalpli fakir dostu yiğit bir kişi olan Nazif,
zenginlerden fakirlere dağıtmak üzere para veya değerli eşyaları alırmış. Bu durum
bazı zenginlerin işine gelmediğinden çok
rahatsız olurlar.
Nazif’ten kurtulmak için çare ararlar. Nazif’in en yakın arkadaşı deve alıp satan Hacı
İsa’ların yanında devecilik yapan Hacı Mehmet’e, Nazif’i öldürmesi için para teklif
etmeyi bile düşünürler.
Nazif bir gün zenginlerden birine altın alması için adamını gönderir. Altın vermesi
gereken kişi vermez adamı geri gönderir.
Nazif bu duruma çok bozulur kendisi almaya gider ve fazlasıyla alır gelir. Altın aldığı
kişi, Nazif’in en yakın arkadaşı Hacı Mehmet’i bir gün yanına çağırır ve Nazif’i
öldürmesi karşılığında kendisine altın ve para teklif eder. Hacı Mehmet bu teklif
karşısında biraz düşünse de kabul eder.
Hacı Mehmet planını uygulamak için Nazif’i evden çağırır ve her zaman gittikleri
Urfa’nın kazası Suruç’a gitmek üzere yola çıkarlar. Akabe mevkiinde bulunan Firuz
bey hayratına geldiklerinde biraz dinlenmek için dururlar. Urfa’dan beş kilometre
uzaklıkta olan vede Firuz bey tarafından bu Hayrat, kervanların konakladığı bir
subaşıdır. Nezif’e hayratın suyu ve serinliği pek hoş gelir ve uzanıp dinlenmek ister.
Deveci Mehmet’ e gün doğar. Nezif uzanıp uykuya dalacağı sırada deveci Mehmet sorar
Nazif’e ‘’üzerinde tüfekten başka silah var mı‘’ diye sorar. Nazif arkadaşından
şüphelenmediğinden ‘’Bu gün sadece tüfek getirdim, tabancamı evde bıraktım” der. En
yakın
arkadaşının silahını kötü niyetle sorduğu aklına dahi gelmez.
Mağarada biraz oturduktan sonra Hacı Mehmet dışardan bir ses duydum diyerek,
dışarı bakmak üzere Nazif’in de tüfeğini yanına alır ve çok kısa süre için dışarı çıkar.
Tekrar mağaraya girdiğinde Nazif’e “seni vuracağım” der. Nazif ise pek ciddiye almaz
ve gülümseyerek “gel otur” der. Hacı Mehmet ateş eder. Nazif vurulunca kalkıp
kovalamaya başlar. Ama çok kan kaybettiği için fazla gidemez, yere yıkılır ve orada
ölür.Tesadüfen oradan geçen bir çoban Nazif’i görür ve vurulduğunu ailesine haber
verir. Ölüm haberi tüm halk tarafından üzüntüyle karşılanır. Babası ve yakınları göz
yaşları arasında Nezif’in cenazesini Urfa’ya getirirler. Böylece Nezif yüzlerce seveninin
gözyaşı ile hayatının baharında Urfa’da Bediüzzaman mezarlığında toprağa verilir.
Hacı Mehmet bu olaydan sonra Suriye’ye kaçar.
Bir gün Suriye’ de kahvede otururken yanındakilere Nazif’i ben vurdum der ama ona
kimse inanmaz. Hacı Mehmet öldürdüğünde ısrar edince kahvede oturanların içinde
Nazif’i çok seven bir arkadaşı “Nazif’i gerçekten sen mi öldürdün?” diye sorar. “Evet,
ben öldürdüm” der ve nasıl öldürdüğünü anlatır. Nazif’in arkadaşı olayın nasıl
geliştiğini bildiği için Hacı Mehmet’in anlattıklarından, Nazif’i onun öldürdüğüne emin
olunca silahını çekerek” Nazif’e nasıl
kıyarsın” der ve Hacı Mehmet’i orada öldürür.
URFA’LI NAZİF
Yaylalar içinde Erzurum yayla
Şehirler içinde Konya’dır Konya
Nazif’ i vurdular şen olsun dünya
Ana düştüm ben bir ormana
Yol belli değil, iz belli değil
Beni vuran dostum aney
Düşmanım değil
Nazif’in hurcunda bir top alaca
Saraya getirdiler kanlı saraca
Aslı’yı gönderin gitsin ilaca
Ana düştüm ben bir ormana
Yol belli değil iz belli değil
Beni vuran dostum aney
Düşmanım değil
Sevgilerimle…
Kaynak kişiler
Salih Turhan
Abuzer Akbıyık
S. Sabri Kürkçüoğlu