Son yıllarda Güneydoğu bölgesi başta, Akdeniz ve Karadeniz havzalarında petrol ve türevi arama faaliyetleri büyük bir ivme kazanmıştır. Bu çaba henüz başarılı sonuçlar vermemiş olsa da şüphe yok ki, Türk milletinin kahir ekserinin gurur kaynağıdır. Türkiye’nin gibi sanayileşme düzeyi artan birçok ekonominin sanayileşme düzeyine paralel kalkındığı, aynı oranda enerji ihtiyaçlarının arttığı, buna ek olarak küresel piyasalara nüfuz etmesi nispetinde dışa bağımlı hale geldiği görülmektedir. Dışa bağımlılık konusu sonraki yazılarımızda küreselleşme bağlamında tartışılacaktır.
Gelinen noktada Türkiye için en önemli risk, 2001 öncesine kadar kamu kesimine ait olan dış borç yükünün özel sektöre havale edilmiş olmasıdır. Evet kamunun artık IMF başta küresel kartele doğrudan borcu kalmamıştır. Elbette bu sevindirici bir gelişmedir, ancak yeni borçlanma enstrümanları gerek kamu kesimini gerekse özel sektörü büyük bir hızla dış borç batağına çekmeye devam etmektedir. Olası borç krizin durumunda, kamunun kemer sıkma politikası tek başına yeterli olmayacak, özel sektörün de disiplinli hareket etmesi gerekecektir. Mevcut konjonktürde siyasi otorite marifetiyle zorlanmadığı takdirde özel sektörün tedbire yanaşmayacağı gözlenmektedir. Gerek kamunun gerekse özel sektörün borçlanması halen sürdürülebilir durumda olmakla birlikte halen büyük bir risk faktörüdür.
Kendimize soralım!
Kalkınırken borçlanarak ve hızlı büyüme modeli mi, yoksa öz kaynaklar ile istikrarlı ancak yavaş büyüme modeli mi daha doğru bir yaklaşımdır?
Kapitalist sistemin dayattığı yöntem, borçlanmaya dayalı büyümede modelidir. Bu modelle ila nihayet büyümek mümkün değildir. Zira borcun geri ödenmesi oldukça sancılı bir süreç doğurabilmekte, muhatabının borç dışında da ilave faturalara ödenesine neden olabilmektedir.
Türkiye’de kamu dış açıklarının en büyük sebebi enerji tedariki için ödenen bedeldir. Her yıl ortalama on üç- on beş milyar dolarlık enerji alımı gerçekleşmektedir. Karadeniz hamlesi ile artık tünelin ucu görülmüştür. Yunanistan özelinde küresel kartel ile savaşın eşiğine gelinmiş olması, Karadeniz çalışmalarının önemini göstermesi açısından son derece önemlidir. Esasen uçuruma gidişi öteleyecek, hatta akılcı stratejilerle yokuş aşağı gidişi tersine çevirebilecek kabiliyeti kaçınılmazdır.
Yazının başlığında yer alan imtihan kelimesinden murat, ilk olarak sahada tüm dünyanın gözüne sokarcasına yapılan fiili mücadeledir. Arka plandaki derin mücadelenin analizi mevcut bilgilerin yetersizliği nedeniyle bu yazının ilgi alanı dışındadır. Ancak ilk bakışta anlaşıldığı üzere, kimi finansman ve stratejik gereksinimler nedeniyle küresel kartele bazı tavizlerin verildiğini anlamak zor değildir. Umulur ki sahadaki kazanımlar masada kaybedilmesin.
Sonraki yazımızda Türkün petrolle imtihanı ve Hollanda Hastalığı sendromu başlığı ile ekopolitik bağlamda tartışmalarımız devam edecek. Sağlıkla kalın efendim.
Güzel bir yazı olmuş. Elinde yeterli veriler olsa daha da analitik ve bilgilendirici bir yazı olurdu.
Güncel ülke içi ve bu bağlamda küresel dengeler konusunda içeriği iyi kurgulanmış bir yazı.
Ali Babacan’ın 10 maddelik ( 10 olsun diye uğraşılmış fakat 4 -5 maddelik olan) önerisini de tartışmak ve tarafsızca korkusuzca bunları değerlendirmek gerekmez mi? (Buradan babacan daha iyi algısı oluşmasın onlar dışardan gelecek ilk kükreme ile kabuğuna çekilecek insanlar)
Enerji alanındaki bu sevindirici haber ancak yıllık artan borçlanma farkını karşılayabilmektedir. Döviz artmıyor aslında Türk parası hergün değer kaybediyor. Erbakan hocanın çok güzel bir sözü vardı devletin borcu ödenir önemli değil fakat vatandaş bu kadar borçlanırsa onu kim ödeyecek!
2 sene önce karayollarındaki alacaklı firmaların parasını 1 sene faize yatırıp en son %15 kesinti yaparak %40 (sözde) kar yaptığı politikasıyla ülkenin ilk milli ekonomi bakanımız bu süreçte ne yapmalı veya yapmamalı siz değerli yazarlarımızın yönlendirmesi gerekmektedir.
Tebrikler ediyorum hocam, Harika bir yazı, devamını bekliyoruz.
Günümüz durumu cok net açıklanmıştesekkurler.kaleminize sağlık.
Kıymetli okuyucum. Yorumlarınız bana güç veriyor biz yazar olarak ancak görüşlerimizi paylaşıyoruz. Umulur ki yetkili kişiler sizin hassasiyetinizle yazılarımızı analiz eder ve amacımıza ulaşmış oluruz. Aslında daha önceden yayımlanmış olan bir yazımıza yönelik merakınızı dile getirmissiniz. Yönlendirme ve kur artışına yönelik değerlendirmelerinde oradan ulaşmanız mümkün. Anladığım kadarıyla aynı yazının tekrar yayımı gerekecek. Sağlıkla bizi takibe devam edin efendim.
Oncelikle dış borcumuzun bitmesi gerekir ancak artık çok fazla uzun bir zamanda odermiyiz yoksa dahada kotuyemi gider bilmem ancak çalışıp çabalamalıyız ve kamuds ve heryerde tasarruff yapmalıyız..
Yazınız daha çok üst seviyede okuyan ve gündemi takip eden okurların anlıyabileceği seviyede bir yazı olmuş. Her vatandaşın anlayabileceği açık ve çok kullanılan kelimelerin kullanılmasının daha uygun olacağını düşünüyorum, yinede düşünmek önemlidir. Düşüncelerinize saygı duyuyorum kaleminizin daha açık ve daha doğru yönlendirme yapabilecek yazılar yazmasını temenni ediyorum.