31 Mart seçimlerine takriben bir hafta kaldı. Tüm adaylar, partileri ile bütünlük içinde var güçleriyle seçimlerin kendileri lehine sonuçlanması için yoğun çaba sarf ediyorlar.
Mahalli idareler seçimlerinin en belirgin özelliği, yerel ihtiyaçların giderilmesi amacına yönelik politikalar üzerinde odaklanılmasıdır.
Her bir aday, kendi seçim çevresinde halkın hayatına doğrudan ya da dolaylı olarak dokunacak onlarca vaatlerde bulunuyorlar.
Peki, bütün bu vaatler seçimlerin neticesini değiştirebilir mi; daha genel bir ifadeyle bu vaatlerin seçimler üzerindeki etkileri nasıl olur?
Bu soruyu cevaplamadan önce, CHP’li İBB Ekrem İmamoğlu’nun, önceki seçimlerde verdiği vaatlerle alakalı “HATIRLAMIYORUM” açıklamalarına temas edeceğiz.
Verdiği Vaatleri Unutan İmamoğlu
2019 yılında yapılan mahalli idareler seçimlerinde de bazı adaylar, kitapçıkları dolduracak kadar çok sayıda vaatlerde bulunmuşlardı.
İstanbul örneğini ele alacak olursak, CHP’nin İBB adayı Ekrem İmamoğlu o zaman İstanbullu vatandaşlara, bir kısmı doğrudan dokunan, iyileştirmeler içeren, bir kısmı da genel olarak İstanbul’un bütününü alakadar eden çok sayıda vaatlerde bulunmuştu.
O zaman AK Parti İBB adayı Binali Yıldırım’ın ise, daha ziyade İstanbul’un genelini ilgilendiren makro ölçekte vaatlerde bulunmuştu.
Bu seçimlerde, İmamoğlu’nun vaatlerinin daha etkili olduğu söylenebilir. Nitekim bu belirlememizle uyumlu olarak İmamoğlu, bu seçimi, önce çok az bir farkla, iptal olduktan sonra yapılan seçimlerde de açık ara farkla kazandı.
2019 seçimlerinin üzerinden 5 yıl geçti ve yapılan bu bol kepçeli ve uçuk görünen vaatler, İmamoğlu’nun önüne konuldu. Tabii ki, İmamoğlu’nun önüne konulan vaatler, genellikle gerçekleştirilemeyenlerdir.
Burada bir kaçını misal olarak vermek istiyorum.
İmamoğlu 5 yılda vaatlerinin sadece %9.73’ünü yerine getirmiş. Verdiği vaatlerden kısmen yaptıkları %17.76, hiç yerine getirmediği vaatlerinin oranı ise %72.51’dir.
* “İhtiyaç sahibi çiftlere haftada bir ücretsiz düğün” vaat eden ve bu vaadi ile alakalı televizyonda yaptığı açıklamaları yayınlanan İmamoğlu, “böyle bir vaadiniz var mıydı?” sorusuna, “HATIRLAMIYORUM” demiştir.
* İmamoğlu, “kısa vadede 15 bin, uzun vadede 100 bin sosyal konut üreteceğiz” dediği halde, “yanlış hatırlamıyorsam 10 bin olması lazım. 100 bin konutu dönüştürme vaadi tamamen uydurma” dedi. Aslında bu açıklama da, 5 yıl önceki vaatlerle çelişiyor.
* Bir gazetecinin “metroyu iki katına çıkaracağız demişsin bu konuda ne diyorsun”? sorusuna, İmamoğlu, “HATIRLAMIYORUM, şimdi kelime kelime nerden aldınız bilmiyorum” şeklinde cevap vermiştir.
* Kendisine yöneltilen “Denizaltıyla kent içi yolculuk demişsiniz; bunları sizin broşürünüzden aldık; hatırlıyor musunuz”? şeklindeki soruya da İmamoğlu, “HATIRLAMIYORUM” cevabı vermiştir.
Her ne kadar İmamoğlu gibi “HATIRLAMIYORUM” şeklinde cevaplar vermese de, CHP’li ABB adayı Mansur Yavaş’ın da, verdiği bol kepçe vaatlerden dolayı başı dertte olduğu söylenebilir.
Yavaş 2019 seçimleri öncesinde Ankara için toplam 108 proje vaadinde bulunmuş, bunlardan bazılarını hiç yapmamış, bazılarını vadettiklerinden daha az yapmış, bazı vaatlerin yerine getirilmesi işine hiç başlanamamıştır.
Yavaş’ın yerine getirmediği vaatlerden en bilineni metro ile alakalı olanıdır. Yavaş, 5 yılda 58 kilometrelik metro yapım sözü verdiği halde bir metre bile yapmamıştır. Burada vaat ettiği halde yapılmayanların envanterini çıkaracak değilim. Ama öyle anlaşılıyor ki, çoğu vaatlerin hiç gerçekleştirilmediği görülüyor.
Yavaş, 5 yıl önce verdiği vaatlerin altında ezilmiş olsa gerek, bu sefer pek öyle kitapçıklar dolusu vaatlerde bulunmuyor. O da biliyor ki, bu vaatlerin inandırıcılığı olmayacak. Bu sefer de, çok sayıda reklamını yaptığı onlarca orta ve küçük ölçekli icraatlarını öne çıkararak, “Az Laf, Çok İş” sloganı ile seçim çalışmalarını sürdürüyor.
Yavaş’ın Ankaralılara büyük rahatlamalar sağlayacak ölçekte vaatler vermediği görülüyor. İmamoğlu her ne kadar 5 yıl önceki vaatlerin bir çoğunu gerçekleştiremediği, bir kısmını hatırlamadığı halde, seçmenlere doğrudan dokunacak vaatleri sıralamayı sürdürüyor. Burada “5 yıllık kırık karneden sonra bu vaatler ne kadar inandırıcı olur? Sorusu önemlidir.
Gerçekleştirilemeyen Vaatlerin Algısal Sonuçları
Gerek İmamoğlu’nun, gerek Yavaş’ın, gerekse diğer CHP’li belediye başkanlarının verdikleri çok sayıda vaatleri gerçekleştirememeleri, toplumda şu algıya sebep oldu:
“Bu Başkanlar, 5 yıl önce, bile bile yapamayacakları vaatleri sıraladılar, şimdi de bunların çok büyük ekseriyetini gerçekleştiremediler. Aslında bu Başkanlar, sırf oy avcılığı için bu ütopik vaadleri sıralayarak seçmenleri kandırdılar”.
Bu algının mevcut seçimlerdeki vaatlerle alakalı etkileri olur mu; ya da nasıl olur?
Yeni Vaatlerin İnandırıcılığı
31 Mart seçimlerine yönelik Belediye Başkan adaylarının vaatleri, 5 yıl öncekinin çok ötesinde görünmektedir. CHP’li belediye başkanlarının verdikleri orta ölçekli vaatleri bile gerçekleştirememiş olmaları, bu sefer seçmenleri Cumhur İttifakı adaylarının vaatlerine karşı ihtiyatlı olmaya sevk edecektir. Cumhur İttifakı’nın, gerek İBB adayı Murat Kurum’un, gerek ABB adayı Turgut Altınok’un, gerekse diğer illerdeki adayların, CHP’li belediye başkanlarının 5 yıl önce vaat edip de çok büyük ekseriyetini gerçekleştiremedikleri vaatlerinden kat kat fazla vaatlerde bulunuyorlar.
Bu vaatler, İmamoğlu, Yavaş ve diğer CHP’li başkanların performansları dikkate alındığında, çoğu seçmenlerde inandırıcı görülmüyor. Her ne kadar, Cumhur İttifakı ABB adayı Altınok’un 5 yıllık Keçiören Belediye Başkanlığı performansı üst düzeyde ise de, verilen vaatlerin abartılı olarak değerlendirilmesi, bu yönde bazı çevrelerde güçlü algıların oluşması, seçmenlerin zihninde soru işareti olarak varlığını sürdürmektedir.
Burada seçimlere çok kısa bir süre kaldı. Cumhur İttifakı adaylarının bu vaatleri nasıl gerçekleştirecekleri konusunda seçmenleri ikna etmeleri gerekiyor. Sadece “geçmişte yaptıklarımız, gelecekte yapacaklarımızın teminatıdır” söylemi yeterli görünmüyor. CHP’li başkanların meydana getirdikleri vaatlere yönelik “inanma aşınması”, bu seçimlerde seçmenlerin vaatlere şüphe ile yaklaşmalarına sebep olmaktadır.
Cumhur İttifakı adayları, seçmenleri bu vaatleri gerçekleştirebilecekleri konusunda ikna edebildikleri ölçüde, bu vaatlerin 31 Mart seçimlerine yönelik etkileri kısmen hissedilebilir. Kısmen diyorum, çünkü, Türkiye’de başka ileri demokrasilerde pek söz konusu olmayan bazı siyasi ve toplumsal olgular mevcuttur. Bunlar bilinmeksizin yapılacak değerlendirmeler zayıf ve isabetsiz olacaktır. Bunlar kısaca şu şekilde sıralanabilir.
(1) Bazı seçmenler, çok çeşitli sebeplerle AK Parti’ye kızdıkları için muhalefete kaymışlardır. Bu kızgınlıklar soğumadığı sürece, Cumhur İttifakı adaylarının vaatleri inandırıcı ve gerçekçi görünse de, bu seçmenlerin geri dönüşleri pek muhtemel görünmüyor.
(2) Bazı seçmenler, CHP’li başkanların başarısızlıklarını %100 görseler de, bu partiden vaz geçmezler. Bunlar, bu partiye sanki “Katolik nikâhı” ile bağlılar. Yani bunların, her şart altında CHP cenahından uzaklaşmaları pek mümkün değildir. Kısaca, bu kesimde yer alanlar, “CHP ‘ODUN’u da aday gösterse oy verecek seçmenler” olarak nitelenmektedir.
(3) Çoğu CHP’liler, kendi eğilimlerinde olan sosyal, görsel ve yazılı medya dışında hiçbir bilgi ve haber kaynağını izlemiyorlar. Bu kanallarda, Cumhur ittifakına yönelik, aslında aslı astarı olmayan, sırf algı oluşturmaya yönelik haberlerin etkisi altındadırlar. Bu asılsız haberler, her ne kadar Cumhur İttifakı yetkilileri tarafından sarih olarak yalanlansa, hatta ispat edilse de, bu haberler, CHP medyasında yayınlanmıyor. Bu taban, kendilerine dikte edilen bu algıların mutlak etkisi altında oylarını veriyorlar. Bu kesim, CHP tabanının çok büyük ekseriyetini teşkil ediyor.
(4) Bazı seçmenler, İyi Parti ve DEM’den, bilinçli olarak CHP’li adaylara yönlendiriliyorlar ya da yöneliyorlar. Bu konuyu biraz daha açmak gerekirse. Çoğu illerde her ne kadar İyi Parti ve DEM, kendi adaylarını gösterseler de, bu partilerin seçmenlerinin çok büyük ekseriyetinin, ya yönlendirmeler ya da bilinçli tercih olarak CHP’li adaylara yönelmeleri söz konusudur. Bunların da, Cumhur İttifakı adaylarının her türlü ikna edici çabalarına rağmen CHP lehine kararlarından vaz geçmeleri pek mümkün görünmüyor.
Cumhur İttifakı adaylarının yönelmesi gerekli seçmen tabanı kararsızlar olmalıdır.
Burada iki tür strateji belirlenebilir.
Birincisi, bu kesimde yer alıp da oy vereceklerin, ikna yoluyla Cumhur İttifakına kaymalarının sağlanması.
İkincisi, bu kesimde yer alıp da oy vermek eğiliminde olmayanların oy vermeye ikna edilmeleri sağlanarak kendi adayları lehine oy vermelerinin sağlanması.
Zaten öyle görünüyor ki, başta Ankara ve İstanbul olmak üzere çoğu seçim çevrelerinde seçim yarışı başa baş görünüyor. Bu yarışta bazen %01’lik seçmen bile çok önemli hale geliyor. Bu sebepledir ki, Cumhur İttifakı adayları, özellikle muhalefet cenahına zayıf bağlarla bağlı seçmenlerle, ortada kararsız pozisyonda olan seçmenleri, ikna yoluyla kendi saflarına çekemediği takdirde, birçok ili CHP’li adaylar kazanabilecektir.
Özet olarak belirtmek gerekirse, Cumhur İttifakı adaylarının, sadece geniş seçmen kesimlerine doğrudan iyileştirmeler sağlayan vaatler konusunda halkı ikna edici daha ayrıntılı izahatlar yapmaları gerekiyor. Aksi halde verdikleri çok sayıda vaatler, kazanmalarına değil kaybetmelerine sebep olabilir.