Var olan her yapının bir yönetimi ve yöneticisi vardır. Yöneticilik ise her bir ferdin yaşamında küçük ya da büyük ölçekte bulunabilmektedir. Müslümanın yaşamındaki öncü, örnek ve önder yönetici de peygamberimiz olmalıdır.
Hz. Peygamber’e (s.a.v.) göre yöneticilik için barındırılması gereken belki de ilk ölçü yumuşak huylu olmaktır. Yumuşak huy, muhatapların sevgisine ve itaatine sebeptir.
Müslümanların başına idareci olarak geçen kimse, kendi için istemediği şeyleri tebaası için de istememeli; “Sizden biri, kendisi için arzu ettiğini kardeşi için arzu etmedikçe gerçek îmâna eremez.” hâdisi mucibince hareket etmelidir.
Müslümanlar için ideal yönetim örnekleri sunan Rasulullah (s.a.v.); yöneticilerle yönetilenler arasında mesafe bulunmasını hiçbir zaman hoş karşılamamış, sürekli onlarla içiçe olma gerekliliğini işaret etmiştir.
Peygamberimiz’in hayatını araştırmış yabancı yazarların da tesbitidir ki; O’nun başarısının en önemli gerekçelerinden biri de içinde bulunduğu sosyo-ekonomik durumu ve siyasal koşulları doğru değerlendirmesi ve toplumun nabzını tutmasıdır.
Peygamber Efendimiz’in yaşantısı ve yönetim anlayışında ayrıca şu hususlar öne çıkmaktadır:
Tevazu;
O (as), çobanlık yaparken de, ticaretle uğraşırken de, öğretmenlik yaparken de, idarecilik yaparken de, vahyi yaşarken de hayatının her safhasında hep aynı mütevaziliğe sahipti. Şartlar ne olursa olsun tabiatı değişmemiş bir insan her daim yöneticilikte de itibar ve teveccüh görecektir.
Doğruluk ve samimiyet;
Hz. Peygamber’in görevi, hakikatleri tebliğ edip bir kenara çekilmek değildi elbette; tebliğ ettiklerini bizzat yaşamış, söylediği ve nasihatte bulunduğu ne varsa bunu fiilen de göstermiştir. Dediği başka yaptığı başka olmak ne bir peygamber ölçüsüdür ne de yöneticiye yakışan bir maslahattır.
Hz. Peygamber’e Cebrail (as) tarafından -kul nebi mi, kral nebi mi olmak istiyorsun? diye sorulduğunda -kul nebi olmak istiyorum demiştir. Böyle bir peygamberin ümmetine de söylediğini yaşayan ya da yaşadığını söyleyen yöneticiler olmak yaraşır.
İtidal;
Peygamberimiz her şeyde olduğu gibi siyasette, askeri anlayışta ve idarecilikte de planlı, ölçülü ve tutarlı (itidalli) bir yol tutmuştur.
Askeri harekâtlarda mümkün olduğunca insan öldürmemeye çalışmış, öncelikle sulh ve selamete davette bulunmuştur. Baskınlarla karşı tarafın saldırısına imkan tanımadan düşmanı hazırlıksız yakalamaya çalışmıştır. Coğrafi şartları gözününde tutması, istihbarata önem vermesi ve dönemin silahlarını temin etmesi önemli gördüğü hususlardandır. Gizliliği ve aksi istikametlere yönlendirmeyi tercih etmiştir. Yapacağı planı ve gideceği yolu gerektiğinde en yakınındaki bir başka şahsa bile söylememiştir.
Liyakat;
Birini bir göreve getirirken, daha layık-hak etmiş bir kişiyi koymak yerine, kendi özel sevgisi ve yakınlığı sebebiyle başka birisini tercih eden kimse “Allah’a, Peygamberine ve tüm müminlerine ihanet eder”. Bu durumda yöneticilikte daha ehil biri varken başkasına o iş verilemez.
Yöneticilik için sorumluluk almada temel kriter, geçmişteki vazifeler veya tanınmış olmak değil, o alanda sahip olunan ehliyet ve kabiliyettir. Tersi bir siyasî tasarruf toplumlar ve ülkeler için felakete sebep olacaktır; üstelik ehil olmayan kişilerin göreve getirilmesinin kıyamet alameti olduğu da söylenmiştir.
Hz. Peygamber’in yönetici olarak başarılı olmasının önemli sebeplerinden birisi de liyakata verdiği önemdir.
Adalet;
Hz. Peygamber’e (s.a.v.) göre yöneticilik için sorumluluk almada en önemli ölçülerden biri de Allah’ın kendisine emir buyurduğu adaletle hükmetmesidir.
Muhatabı kim olursa olsun adaletle ve hakkaniyetle davranan bir peygamberin ümmeti olan bizler için de ölçü bellidir. “İyi bir Müslüman ve iyi bir yönetici kendisinden iyilik beklenen ve şerrinden emin olunan insandır.” Herkesin hakkını hukukunu koruyan bir düzen ve nizam kurulmadıkça başarılı olunamaz.
Danışma / istişare;
Hz. Peygamber savaş kararında dahi, kendisi istemese bile, genel kanaati kabul eden onların isteğine uyan bir davranış sergilemiştir.
Pek çok önemli faaliyetinde sadece ashabın ileri gelenleriyle değil yeri geldiğinde olayın muhataplarıyla istişare etmeyi, onların görüşlerini almayı ihmal etmemiş ve bunu âdet edinmiştir. Allah Rasulü (s.a.v.) vahiyle açıklanmayan bütün mühim meselelerde ashabın görüşlerine müracaat etmiştir.
Müslüman hangi ülkede ve hangi şartlarda yönetime gelirse gelsin Peygamber Efendimiz’in yaşantısı ve yönetim anlayışındaki bu hususları uygulamalıdır.
Bizler için Üsve-i Hasene (güzel örnek / yol gösterici) olan Hz. Peygamber’i (s.a.v.) yöneticiler olarak da örnek almak ve onun izinden gitmek gayret, dua ve temennisiyle…
Yöneticiliğin günümüzdeki en güzel örneklerinden birisi de kendinizsiniz Bayram bey.