İşlenen konuyla ilgili dikkat çekecek örnekler ve şakalarla, öğrenme deneyimini eğlenceli hale getirecek araç- gereçlerle ders daha canlı ve ilgi çekici bir hale getirilebilir. Dikkatlerin yoğunlaştığı, unutulmanın en aza indirgendiği bir ortam oluşturulabilir.
Mizah, hayatı kolaylaştıran, kişisel mutluluğu artıran, problem çözme becerilerini de geliştiren bir yapıya sahiptir. Bulunulan ortamlarda mizah sergileyerek de öğrenci becerilerini ortaya koymak mümkündür. Bu durum, aynı zamanda öğretmeni de sevimsiz ve soğuk olmaktan uzaklaştırır.
Zor koşullarda bile mizah gücünü kullanabilenler, istenmeyen durumlarla daha kolay baş edebilirler. Ancak, her şey de olduğu gibi bunda da bir ölçü gerekmektedir. Şakanın sıcaklığının yanı sıra, görevin ciddiyetinin sınırları da özenle korunmalıdır. Bu konuda çok hassas davranılmalı, bir denge oluşturulmalıdır.
Yerinde, zamanında, uygun tarzda ve aşırıya kaçmadan yapılan latifeler güzeldir. Muhataplarınla sıkça şakalaşmada, onların yaptıkları esprilere gülmede, onlara lakap takmada dahi ölçülü olunmalıdır.
İslam dininin öğreticisi sevgili Peygamberimiz (sav) de bu konularda ince düşünür, vicdanlı ve anlayışlı davranırdı. Ashabına bu hususta;
* Şaka da olsa doğrunun söylenmesini ve olayın abartıdan uzak olmasını,
* Korkutarak şaka yapılmasının helal olmadığını,
* Söylenenin doğru dahi olsa münakaşa edilerek ya da alaya alınarak yapılmaması gerektiğini tavsiye ederdi.
Günlük hayatta ve her türlü cemiyet hayatında da sıklıkla uygulayabileceğimiz bir husus var ki, bunu zengin-fakir, erkek-kadın, çocuk-yetişkin herkes kolaylıkla uygulayabilir: Tebessüm…
Tebessüm, sermayesi olmayan, insan olarak karşımızdakine verebileceğimiz, karşımızdaki insanda olumlu etki oluşturabilecek gönülden gönüle bir mesajdır. İnsan yaratılışı itibariyle de gülmeye daha yatkındır. Kaşlarımızı çatmak için 103 kasın çalışması gerekirken, gülümsemek için sadece 12 kasın çalışmasına ihtiyaç vardır!
Eşsiz bir gülümseme ile muhatabınızın daha fazla risk alması ve öğrenme sürecine daha istekli katılması sağlanabilir. Aynı zamanda gülümseme, öğrenmeyi eğlenceli ve kolay hale getirecek bir atmosfer oluşturmanın başlangıcıdır.
Önderimiz, Allah’ın Resulü (sav) halkın en çok gülümseyenlerindendi; ashabına da güler yüzlü olmalarını tavsiye etmişti. Hiçbir şeyi ciddiye almayacak derecede laubaliliği caiz görmeyen İslam, insanlara kara bir çehre ile bakanları da hoş karşılamamıştır. Tebessümü aynı zamanda sadaka kabul etmiş, insanlar arasında muhabbete ve kaynaşmaya vesile olabilen latifelere ise müsamahalı bakmıştır. O’nun eğitimindeki mizah anlayışını şu hadise ne güzel anlatır:
Zahir, çölde yaşayan Müslümanlardandır. Çölden Hz. Muhammed’in siparişlerini getirir ve Hz. Muhammed de onun şehirden yaptığı alışverişine yardımcı olur. Aralarındaki ilişkinin bu boyutuna dikkat çekerek:
-Zahir bizim çölümüzdür, biz de onun şehriyiz, der.
Fakat Zahir’in ciddi bir sorunu vardır. Doğuştan gelen bazı fizyolojik kusurları nedeniyle insanlar arasında görünmek istememekte, mecburen topluma karıştığı zamanlarda ise “Herkes bana bakıyor.” düşüncesiyle ezilmekte, sıkıntı çekmektedir. Hz. Muhammed de Zahir’in bu sorununun farkındadır ve bir gün onu rahatlatmanın fırsatını da yakalar!
Zahir Medine çarşısının en kalabalık olduğu saatte alışveriş yapmaktadır. Hz. Muhammed sessizce arkasından sokulur ve elleriyle Zahir’in gözlerini kapatarak bedenini kendisine çeker. Kendisine bu şakayı yapanın kokusundan Hz. Muhammed olduğunu anlayan Zahir ise duyduğu mutluluktan adeta kendinden geçmiş olarak bütün vücuduyla Hz. Muhammed’e yaslanır. Peygamberlerinin o güne kadar hiç kimseye bu denli mesafesiz davranmadığını bilen Müslümanlar hayretten büyüyen gözlerle ortaya toplanırlar. Hz. Muhammed tebessümle seslenir:
– Bir kölem var. Satıyorum. Onu benden kim alır?
Zahir bir yanda yaşadığı sürpriz iltifatın şokuyla, diğer yandan da ömrü boyunca bütün bilincini doldurmuş olan o kendince kusurun etkisiyle Peygamberimizin şakasına biraz acılık karışmış olarak cevap verir.
– Yemin olsun ki Ey Allah’ın Elçisi, beş para etmez bir köleyi satmaya çalışıyorsun.
İşte Hz. Muhammed’in de beklediği fırsat budur. “ Herkes bana bakıyor.” düşüncesinin sahibine “ Herkes” in içinde öyle bir tedavi uygulayacaktır ki, o andan itibaren Zahir, hiç kimse karşısında en küçük bir sıkıntı hissetmeden, rahat ve başı dik olarak yaşayacaktır. Bu tam taşı gediğine koyma fırsatıdır.
Hz. Muhammed o anda şakayı keser. Ciddileşir. Zahir’i göstererek ve kendilerini sarmış olan kalabalığa seslenerek:
-“Hayır!” der, “ Ant olsun ki Allah ve Allah’ın elçisi katında senin değerine paha biçilemez!
O gün Zahir’in hayatının bayram günü olmuştur.
Sahih bilgiye ve hüsnü niyete sahip her davranış, ölçü ve denge ile yapıldığında hayatın bayram edilmesi daha mümkündür… Muhabbetle…