Geçenlerde binamızda bir hacı amca vefat etmiş. Çocukları da babalarının vasiyeti, son dileği olarak babaları adına herkesten helallik dilemiş. Aşağı yukarı aynı zamana tekabül eden hengamede ülkemiz tarihinde önemli bir yer tutan bir siyasi parti lideri, helalleşeceğiz dedi.
Helalleşmek bizim kültürümüzde önemli bir yer tutar. Dinimiz bize rabbimizin huzuruna kul hakkıyla çıkmamamızı öğütleyeliberi biz helalleşiriz.
Etrafımızda çoklukla şahit oluruz; özellikle bir yerden ayrılırken, bir daha görüşememe ihtimaline binaen, bize hakkı geçenlerden hesabı ahirete bırakmamak adına helallik alırız. Hatta mevtaya son görev olarak cenaze namazında bile helallik veririz.
Çünkü helalleşmek taze bir son, yeni bir başlangıçtır aynı zamanda.
Nasıl ki tövbe etmek, günah işlediğini, yaptığının hata olduğunu kabullenmek ile başlarsa, helalleşme de öncelikle birinin hakkına girdiğimize, hukukunu çiğnediğimize işaret eder. Dahası bundan pişman olduğumuz ve af dilediğimiz anlamına gelir.
Bunun içindir ki helalleşmenin de bir adabı vardır. Lafın gelişi bana hakkını helal et demekle helalleşilmez.
Önce helallik alacağınız kişinin hakkının iadesi gerekir. Bunun için de hangi hakkına istinaden af istendiğini bilmesi gerek. Çünkü kişinin hakkını helal etmesi, rızasına tabidir. Haksızlığa muttali olduğunda rıza göstermeyeceği bilinen kişiye bu manada kaba taslak, üstün körü beni helal et demekle yeterli olmaz, olmamalı.
Sonra rızanın zamanı gelir.
Zamanın birinde yanından ayrılmak üzere olduğum bir iş arkadaşımdan helallik dilemiştim. Gitmeme pek rızası yokmuş sanırım, önce duymazlıktan geldi. Duyduğundan emin oluncaya kadar sorunca “dil evet der, gönül demezse ne yapacağız” demişti. Bu cevabın şaşkınlığıyla diliniz evet desin de gönlünüzü Allah’a emanet ediyorum diyebilmiştim. O zamana kadar ben de ağız alışkanlığıyla benden helallik dileyene helal olsun demişimdir. Ancak ondan sonra hep sormuşumdur kendime benim kalbim ne diyor, onun kalbi ne diyor acaba diye.
Bunun içindir ki öncenin helallik dilenen tarafta isek hakkımızdan vazgeçmemiz için helalliğin sınırlarını bilmemiz gerekiyor. Helallik arayan tarafta isek bildirmek icap eder.
Mesela helallik dileyen aynı zamanda bir kurumsal temsil makamında ise helallik şahsı için mi kurumu adına mı onu da bilmemiz gerekiyor. Kurumunu da kapsıyorsa kendisinden öncesine de şumülü var mı?
Çünkü helalleşmek bir bakıma geçmişle yüzleşmektir. Zira geçmişin karanlık dehlizleri ne yükler barındırır, ne acıları gizler bilinmez. Dolayısıyla evdeki hesap çarşıya uymayabilir.
Hani domino taşları var ya biri yıkılınca seri bir yıkılışı tetikleyen. Geçmişle yüzleşmek de böylesi bir etki potansiyelini bünyesinde taşır. Dahası geçmişin tüm faturası, birikmiş olarak önünüze çıkabilir.
Helalleşmek güzeldir. Hem de önemli bir iyi niyet göstergesidir. Ancak büyük bir cesaret ve metanet ister.
Siz veya biz veya ben, fark etmez helallik için meydana atılmadan önce kişi kendini tartmalı, dayanıklılığını ve iradesini ölçmeli.
Buna cesaretiniz varsa meydana çıkın. Ama çıkarken bilin helallik dilemek kolay, kalpleri razı etmek zordur.
Haa eğer diyorsanız ki helalleşeceğiz derken sizi kastetmedik. O halde sorun yok, bizim için değişen bir şey yok. Neyseniz hala osunuz demektir.