Yarım kalmış sevdalar yürekte başka bir yaradır. Tedavisi mümkün olmayan bu yara zamanla kaybolur gibi görünse de bir bakmışsınız günün birinde varlığını hatırlatacak bir fay hattı yaratır.
Omuzda taşınması gün geçtikçe zorlanılan yük haline gelir. Şarkılar anlamını yitirir, mevsimler güzelliklerini kaybeder, kelimeler ise anlamsızlıklar girdabında ki yerini çoktan almıştır.
Uzun ve yorucu geceler başlar. An yoktur ki acısı hafiflesin. Gerçekleşeceğine inanılarak kurulan hayaller yerini çorak toprakların yarıkları kadar derin bir kedere bırakır.
İşte bundandır türkülerin, şarkıların hüzünlü boyun büküşleri.
Yine bu hafta imkansız bir aşk hikayesiyle sizleri buluşturmak isterim. Hikayemiz sizlerle…
Afyon’un Emirdağ ilçesinde tırpancı olarak çalışan Kara Yusuf, uzun boylu, yeşil gözlü esmer bir Türkmen yiğididir. Yaz geldiğinde tarlalarda tırpancı olarak çalışmakta, geçimini sağlamaktadır. Yine bunaltıcı bir yaz gününde tarlada çalışırlarken bölgenin en büyük çiftliklerinden birinin sahibi olan Tahir Ağa gelir. Ağa, tarlasında çalışanlara azık getirmiştir. Ağanın kızı Elif de azığı, Kara Yusuf’a verir. Elif’i gören Yusuf sevdalanır. İçinde kor bir ateşin yandığını hisseder. Elif de Yusuf’un çakır gözlerine vurulur.
Akşam olup da tırpancılar paydos edince Yusuf da diğerleri gibi kestirmeden Emirdağ’a varır. Yusuf ve arkadaşları çeşmenin önünden geçer. Elif de arkadaşlarıyla çeşme başındadır. Yusuf su içmek bahanesiyle çeşmeye doğru yaklaşır. Yusuf, Elif’in uzattığı kalaylı tası alırken gözlerini Elif’ten ayıramaz ve böylece iki genç arasındaki aşk iyice alevlenir. Bu şekilde kaçamak görüşmeler devam eder. Derken kış gelir. Yusuf sevdiğini daha az görür. Baharın gelmesiyle birlikte iki aşık daha sık görüşmeye başlar. Fakat bu güzel günler kısa sürer. Tahir Ağa o sene Ağaçlı yaylasını çıkar. Koca konak bir bekçi hariç, yaylaya çıkar. O dönemlerde her ağanın bir yaylası olurken yaylaya davetsiz kimse gidemezdi. Bunu iyi bilen Kara Yusuf sevdiceğini görebilmek için yayladan inmesini beklemek zorunda kalır. İki aşık için yeniden uzun bir hasretlik başlar.
En sonunda yaylada otlar sararmaya başlar. Yaylacıların ineceği haberini önceden alan Yusuf o gün işe gitmez. Çatallı ve Tez Köylerinin Emirdağ girişinde adeta nöbete kalır. Uzunca bir bekleyişin sonunda tozu dumana katarak gelen minibüsü görür. Kalbi sevinç ve heyecanla çarparak minibüse doğru koşar. Ancak tozdan kimseyi seçemez. Tahir Ağa’nın Keçerli’deki konağına gider. Konağın yanına varınca etrafı kolaçan eder ama Elif’i göremez. Ertesi sabah Yusuf çeşmenin başına gider ve Elif’i görür. Akşam buluşmak için sözleşen Elif ve Yusuf, akşam olunca çektikleri hasretin acısını çıkartırcasına birbirilerine sarılırlar. Kış boyunca ara ara süren bu buluşmalar iki gencin aşkını daha da perçinler.
Elif bir sabah içinde bir sıkıntıyla uyanır. Tahir Ağa, karısı İlvanlı Dudu’yu yanına çağırır. Ve Elif’e talip çıktığını söyler. Emirdağ’ın soylu bir ailesi askerden gelen oğullarına Elif’i istemektedir. Tahir Ağa söz verir. Kız verilecek, iki soylu aile arasında hısımlık bağı kurulacaktı. Bunu duyan Elif’in başına dünyalar yıkılır. Sevdiği çakır gözlü Kara Yusuf ne olacaktı. Sevdasını annesine söylemeyi düşündü. İlvanlı Dudu hatırı sayılır bir ağanın kızıydı. Kızını bir tırpanlıya verir miydi ? Ele-güne rezil olur, Emirdağ’da kimsenin yüzüne bakamazdı. Bu düşünceyle sevdasını annesine söylemekten vazgeçti.
Akşam olunca Elif, ağlayarak Yusuf’un yanına gider ve olanları anlatır. İki genç aşık ne yapacaklarını bilemezler. Sıkı sıkıya sarılıp bir zaman öylece kalakalırlar. Sonunda Yusuf “kaçalım” der. Ancak Elif iyi bir terbiye almış Türkmen kızı olduğundan babasının yüzünü yere getiremeyeceğini ve ayrılmaları gerektiğini söyler.
Sevdalıların gözyaşları sel olup birbirine karışır. Maalesef hüzünlü bir aşk hikayesi daha bu şekilde ayrılıkla sonuçlanır. Elif aynı sene dillere destan bir düğünle, ağlaya ağlaya, Osman’la evlenir. Kara Yusuf ise en iyi bildiği iş olan Tırpancılığa devam eder. Elif’in adını anmadan yıllarca ona yaktığı türküleri söyler.”
Harmana serdiler sarı samanı
Harmana serdiler sarı samanı
Hiç bitmiyor Emirdağı’nın dumanı da, dağın dumanı
Hiç bitmiyor Emirdağı’nın dumanı da, dağın
Gel otur yanıma benim sevdiğim
Gel otur yanıma benim sevdiğim
Ayrılık mı olur harman zamanı da, yayla zamanı?
Ayrılık mı olur harman zamanı da, ekme zamanı?
Çeşmenin başında işmar edersin
Çeşmenin başından işmar edersin
Seni sevdiğime pişman edersin, pişman edersin
Seni sevdiğime pişman edersin, pişman edersin
Ne dedim ki anan ile babana
Ne dedim ki anan ile babana
Beni Çatallı’ya düşman edersin de, düşman edersin
Beni Çatallı’ya düşman edersin de, düşman edersin
Emirdağı’nan Çatallı’nın arası
Emirdağı’nan Çatallı’nın arası
Çekilmiyor ayrılığın yarası da, yaman yarası
Çekilmiyor ayrılığın yarası da, yaman yarası
Ne dedim ki kömür gözlüm ben sana
Ne dedim ki kömür gözlüm ben sana
Yine geldi ayrılığın sırası da, yaman sırası
Yine geldi ayrılığın sırası da, yaman sırası
Sevgilerimle…