Bir nefes sıhhat deriz hep değil mi?
Bu bir nefesin ne kadar kıymetli olduğunu, lazım olduğunda dünyaları bile vermeye hazır olabileceğimiz büyük bir nimet olduğunu, gidin hastanelerde yatan, ventilasyon sistemi ile hayatta kalmaya çalışan, her nefes aldığında ciğerlerinde derin bir acı hisseden hastalara sorun.
Onlar size söylesin sağlıklı ve ağrısız bir soluk almanın ne kadar önemli olduğunu.
Kısa yoldan söyleyeyim, bir nefes kadar önemi olmayan dünya için içimizde biriktirdiğimiz bitmek tükenmek bilmeyen bu hırslar nedir peki?
Nefis ve şeytan diyorlar evet. Çok doğru. İnsana gerçeği unutturan, daha doğrusu insan olduğu bilincinden uzaklaştıran hep bu değil mi?
Sonsuz yaşayacakmışız gibi sarılıyoruz dünyaya?
Birgün öleceğimizi hesaba katmadan istiyoruz herşeyi.
Oysa içimizde, benliğimizde bizim yakamıza yapışmış olan birileri farklı söylüyor.
‘’ Nefis ‘’ denilen ve kendisini herşeyin üstünde gören o elle tutulmayan, gözle görülmeyen düşman, bize hiç ölmeyeceğimizi söylüyor. Ta ki mezara girene kadar. Mezarda artık yakamızdan düşüyor.
İlahiyat benim alanım olmadığı için bu çizgide kalmakla yetineyim.
Bir zaman, çok ama çok zengin bir iş adamı, yaşlılığın son demlerinde hastalanarak büyük bir hastanede tedavi görmüş. Parası çok olduğu için her türlü tıbbi müdahale en üst düzeyde yapılmış.
Nefes almakta zorlanan adamın, yapılan büyük müdahaleler ve tıbbi cihazların da kullanımı ile durumu bir parça düzelmiş.
Şöyle ağrısız bir şekilde ilk kez nefes alıp vermeye başladığında ağlamaya başlamış.
Kendisine neden ağladığını soran doktorlara yüzyılın cevabını vermiş.
‘’ Ben hayatım boyunca Allah’a hiç teşekkür etmedim. Çok para kazandım, çok mal yaptım.Lüks hayatım oldu ama hiç şükretmek aklıma gelmedi. Sonunda yaşlandım ve bir nefesi dahi almakta zorlanmaya başladım. Servetimin gücü ile, yüzbinleri vererek çalıştırdığınız şu aletler bana sadece bir nefesi ağrısız aldırmak için gece gündüz çalıştı. Ve ben bunun karşılığında bir servet ödedim.Bana hayatım boyunca sayısız nefes aldıran Allah’a ise hiç ödeme yapmadım. Şükran duymadım,aklıma getirmedim. İnsan ne kadar nankörmüş meğer! ‘’
Evet, insanın nankör olduğu Kur’an gerçeği ile sabit zaten. Lakin aynı insanın eğer isterse, meleklerin de üzerine çıkabilecek yüksek bir seciyesinin de olduğu vurgulanmış.
Yani yol belli. İster oradan,ister buradan.
Etrafımıza naif davranmaktan, cümlelerimizi zarif kurmaktan, doğru sözlü olmaktan ve elimizden geldiği kadar iyilik yapmaktan asla zarar görmeyiz.
Teşekkür, nimeti verene bir şey katmaz. Şükran duymak, bizi değiştirir. Davranışlarımızı düzenler.Bunun için lazımdır.Tıpkı ibadetlerimiz gibi.
Çevrenizde, neye inandığınızdan bağımsız olarak, başkaları tarafından ‘’ mütebessim, kibar ve iyliksever biri ‘’ olarak işaretlenmek ilk hedefiniz olsun.
İnsanlar sizi daha yakından tanıdıkça, size bu erdemleri kazandıranın inancınız, ahlakınız ve hayata bakış açınızın olduğunu zaten anlayacaklardır.
Hadi, en yakınlarımızdakinden başlayıp teşekkür edelim birbirimize.
Arkadaşımıza,kardeşimize,eşimize,çocuklarımıza, üstlerimize,astlarımıza…
Hayatımızda oldukları için.
Selam ve muhabbetle.