Küçük cihadla büyük cihad, pek çok yönlerden birbirlerine benzerler. Bir teşbihle konuyu biraz açalım:
İnsanın iç âlemi kalabalık bir milletin yaşadığı büyük bir memlekete benzer. Bu memleketin hükümdarı Allaha iman ve itaat eden kalptir. Akılda onun veziridir. Vucuttaki azalar ve ruhun duyguları, latifeleri bu kalp dediğimiz hükümdarın milleti –askerleri, memurları, işçileri- durumundadır. Bir hadiste şöyle buyrulmuştur “Kalp hükümdardır ve onun askerleri vardır. Hükümdar iyi olursa askerleri de iyi olur, Hükümdar bozulursa askerleri de bozulur.”[1]
Bu âlemdeki nefis ise serkeş, zevkten başka bir düşüncesi olmayan, gelecekten ziyade anı düşünen, iktidarı ele geçirerek her türlü lezzetleri tatmak isteyen bir asi durumundadır. Onun da emrinde hırs, hased, şehvet, öfke gibi askerler vardır.
Hükümdar Kalp, veziri aklın da yardımıyla, milletini yönetmek, idare etmek, onlar arasında adaleti sağlamak ve iktidarı ele geçirerek anarşi ve teröre sebep olan nefse karşı mücadele etmek mecburiyetindedir.
Vucud memleketinde çoğu zaman, Kalbin askerleriyle, Nefsin askerleri arasında büyük meydan muharebeleri vuku bulur. Savaşların sonunda memleketteki iktidarın değişmesine göre, bu memlekete verilen isim de değişir.
Nefs kalbi yener ve memlekete hâkim olursa bu memlekete “Nefsi Emmare” memleketi denilir. Nefis iktidarı ele geçirirse bu memlekette ulûhiyetini ilan eder, insanın iç âleminde denge bozulur ve fesat meydana gelir. Nefis her türlü gayrı meşru fiilleri icra eder.
Eğer savaşlarda ikisi de yenişemez, kâh biri, kâh diğeri memlekete hâkim olursa bu memlekete “Nefsi Levvame” memleketi denilir. Savaşlar memleketlerin harab olmasına sebeb olduğu gibi, insanın iç âlemindeki Kalp ile Nefs arasındaki savaşlar da, insanın iç âlemini tahrib eder. Nefsi levvâme hali insanın kararsız, çatışmalı, depresyonlu halini ortaya koyar.
Kalp, aklında yardımıyla nefsi mağlub eder ve meşru dairede kalmaya ikna eder ve vücut memleketini Allah’ın emirleri doğrultusunda idare ederse, bu memlekete “Nefsi Mutmainne” memleketi denilir. Nefsi mutmainne memleketi insanın kendisiyle barışık olduğu, huzurun hâkim olduğu memlekettir.
Hükümdar kalbin, kuvvetli veya zayıf oluşu, milleti arasında adalet ve disiplini memlekete her yönden tesir eder. Kalbin zayıflaması veya kalbin milletinden bazı latifelerin disiplinsizliği nefsin iktidarı ele geçirmesine sebep olabilir. Bu yüzden daima kalbin güçlenmesine ve milletini disiplin altında tutmasına çalışmak gerekir.
Marifetullah (Allah’ı tanıma) ve ibadetler manevi feyzlerin gelmesine ve Kalbin güçlenmesine vesile olurlar. Bu güç sayesinde kalp iktidarını muhafaza eder. Günahlar ise manevi feyzleri yok eder, kalbi zayıf düşürür, nefsi ise güçlendirir. Bu yüzden çokça ibadetle meşgul olup, günahlardan uzak durmak gerekir.
Nefs elinden geldiğince askerleriyle, casuslarıyla Kalbin direncini kırmak, ahalinin ona olan itaatini sarsmak ister. Kalp dirayetli olur ve vezirinin yardımıyla askerlerini disiplinli bir şekilde idare ederse, Nefse galip gelebilir.
Kalbin, vezir aklın da yardımıyla nefse galip gelebilmesi için en mühim üç şart vardır; İlim, imanın güçlenmesi ve ibadetler. İlim sayesinde kalp kendini yaradan Allah’ı, kendini ve vazifelerini, yardımcılarını, nefsi ve nefsin hilelerini, yardımcılarını ve onunla nasıl mücadele edeceğini öğrenir. Elde edeceği kuvvetli imanla nefse karşı en büyük manevi gücü elde etmiş olur. Namaz, oruç, Kur’an okuma, tefekkür, zikir, dua, istiğfar ve benzeri İbadetlerse, kalbe manevi feyzlerin ve yardımların gelmesine vesiledirler.
Eğer bu üç alanda kalp olgunlaşırsa nefse kolaylıkla galip gelebilir.
[1] Kenzu’l-Ummâl, 1/241, hn: 1206.