Yazımın başlığından da anlayacağınız üzere, bu hafta kendimiz gibi bildiğimiz insanlar
tarafından kandırılmışlıklarımıza değineceğim…
İyi insanların kolay kandırılmalarının sebebi, saf olmalarından ötürü değildir. “ya
doğruyu söylüyorsa” sorusunun vicdanlarına yaptığı baskıdır aslında. Sizin aptal
yerine koymaya çalıştığınız o insanlar; sizlerin gerçekten muhtaç olma
ihtimalinizi düşünecek kadar merhametli insanlardır.
Misal, sokakta yürürken ekmek parası isteyen birine “ya doğruyu söylüyorsa” deyip geri çeviremeyecek
kadar vicdanlı olmak. Neslimiz gittikçe tükeniyor farkındayım. Ama bizler
kandırılmayı değil, aslında iyilik yapmayı tercih ediyoruz. Sizler akıllı değilsiniz,
bizler iyi niyetliyiz.
İyilik yapmanın ne kadar muazzam bir mutluluk verdiğini bilseydiniz, asla size
inanan insanlara yalan söyleyemezdiniz. Diliniz varmazdı. Vicdanınız el
vermezdi.
Ben hala şakayla, yalanı ayırt edememe gibi bir sorunsala sahibim.
Peygamberimiz (s.a.v) in bir hadisi geliyor aklıma : “ şaka dahi olsa yalan
söylemeyiniz”. Benim gibi ayırt edemeyip, inananlar için söylemiş olabilir mi
diye düşünmeden edemiyorum.
En kötü insan kimdir diye bana sorsalar, umut tacirlerini ilk üçte sayarım. Bol
keseden umut dağıtıp, inandırıp, hayaller kurdurtan, insanların ümit ettiklerini
kendi menfaatleri için gözlerini kırpmadan harcayanlar insan bile olamaz benim
gözümde…
Allah, öyle varlıkların şerlerinden korusun iyi insanları. Allah iyi
olmayı, iyilik yapmayı emreder. Sizler Allah’ın emirlerini kendi çıkarlarınız için
kullanmaktan çekinmiyorsanız; Allah’ın kurallarını kendi çıkarlarınıza kurban
etmeye çalışıyorsanız, bilin ki biz alacağımız hayır ve sevaplardan hiçbir şey
kaybetmeyiz ama siz bunların hesabını ağır bir şekilde verirsiniz.
Yani bizler size
inanmakla, evet hayal kırıklığının vermiş olduğu üzüntüyü geçici bir süreyle
yaşayacağız. Geçecek. Ama yastığa başımızı koyduğumuzda vicdanen yine de
rahat bir uyku çekeceğiz. Ve işte o zaman bizleri mi yoksa kendinizi mi
kandırdığınızı göreceksiniz. İyilikten vazgeçmeyenler, doğruluktan ayrılmayanlar
mutlak zaferin de sahibi olacaklardır.
Herkesi kendim bildiğimden mütevellit, karşımdaki insan bana niye yalan
söylesin ki diye düşünürüm. Bir insan durduk yere niye yalan söylesin ki?
Hemencecik inanmalarım, hep böyle düşünmelerimdendir. Yalan söylüyor
olabilme ihtimalini bile göz önünde bulundurmam.
Hâlbuki defalarca da kolay kandırıldığımdan herhalde bolca hayal kırıklığı da tecrübe etmişimdir. Aslında
kandırılmayı değil, iyilik yapmayı tercih etmişimdir.
Yerine getiremeyeceğiniz sözler vermeyin, bu da yalan söylemektir. Zaman gelir
tutulmamış sözler, hayat döngünüzde ayağınıza takılan bir çelmeye dönüşür.
Geriye dönüp baktığınızda bir arpa boyu yol alamadığınızı fark edersiniz. Çünkü
Müslüman verdiği sözleri yerine getirir, aksi bir durum zaten münafıklık
alametidir. Hafazanallah.
Yalan her yerde kol gezse de, çoğu insanın günlük hayatında artık diline
pelesenk hale gelse de, bir yalan avutacağına bizi, incineceksek hakikatler
incitsin bizi.
Biz herkesin doğru söyleyebilme ihtimaline inanmaya devam
edelim. Ya doğruyu söylüyorsa bizim kaybedeceğimiz hiçbir şey yok. Ya yalan
söylüyorsa ondan gidecek dört şey var iyilik, güven, sadakat, huzur. Bizim yine
kaybedecek hiçbir şeyimiz yok.
İyilikle kalın, doğruluktan ayrılmayın.
Sağlıkla kalın. “hoş” ça kalın.