İnsanlığın imtihanı çok çeşitli oluyor. Herkes bu dünyada bir şekilde imtihan ediliyor.
Bir peygamber olan Hz Âdem Aleyhisselam’ın oğlu, kardeşini öldürüp katil oluyor.
Yine bir peygamber olan, insanlığın ikinci atası Hz Nuh Aleyhisselam’ın oğlu iman etmeyerek sulara gark oluyor.
Hz Yakup Aleyhisselam’ın oğulları ise kardeşleri Yusuf’u kuyuya atıyorlar.
Peygamberler dahi evlatlarıyla imtihan ediliyorlar.
Tevfik Fikret’in oğlu Haluk, piskopos oluyor.
Dücane Cündioğlu’nun anlattığına göre, Gündüz Vassaf’ın annesinin hatıralarında varmış. Kadının evine hırsız giriyor. Hırsızlardan biri Emin Akif Ersoy. Bağımlı olduklarını, uyuşturucu parası için hırsızlık yaptıklarını söylüyorlar. Aile; Akif’in oğlu diye şikayetçi olmuyor. Hatta tedavi olsun diye hastaneye yatıyorlar. Bu Emin Akif Ersoy iyi düzeyde Arapça biliyor. Birkaç dil daha biliyor. Hatta hafız olduğu söyleniyor. Ama Mehmet Akif sert mizaçlı… Çocuklarına çok sert davrandığı, hatta onlardan utandığı bile söyleniyor.
Çetin Altan anlatıyormuş. Bir gün Milliyete gelmiş. Çok zor durumdayım demiş. Anılarımı falan yazsam demiş. Yani gazetede bir iş istiyor. Çetin Altan cüzdanını çıkarıyor Cüzdanın içinde ne kadar para varsa hepsini Emin’e veriyor. Kendisinden çok daha fazla ben utandım, yerin dibine girdim diyor.
Daha sonra soğuktan donmuş bir şekilde bir karesörün içinde ölü bulunuyor.
Cevdet Paşa’nın torunu Fatma Aliye’nin kızı gidip rahibe oluyor.
Belli bir cemaat liderinin kızı uyuşturucudan ölüyor.
Bir cemaat mensubu mütedeyyin bir babanın oğlu oturduğu binanın 7. kattan atlayarak intihar ediyor.
Başı sağ olsun. Allah sabır versin.
27 Şubat 1921 gazete haberleri:
Sancaktepe’de 13 yaşındaki B.T adlı erkek çocuğu evinde kendisini asarak intihar etti. Çocuğun bıraktığı veda notunda “Siz beni hiç anlamadınız. Beni hiç sevmediniz. Benim bu dünyada yerim yok” ifadeleri yer alıyordu.
Daha bunlar gibi birçok örnek var. Örnekleri çoğaltarak zihinleri bulandırmak istemiyorum. Ancak İbret alalım.
Allah hiçbir babayı evlatlarıyla bu tür ağır imtihanlara tabii tutmasın. Âmin!
Çocuk ve genç insanların intihar sebeplerinin ciddi bir şekilde araştırılması gerektiğini düşünüyorum. Psikolojik, ekonomik, sosyal, ailevi ve manevi boyutlarının geniş bir şekilde ve akademik düzeyde araştırılması gerekir. Psikiyatrist, pedagog, eğitim bilimci, sosyolok, ekonomist ve din âlimlerinden oluşan uzman bir heyet oluşturularak bunun çok boyutlu bir şekilde araştırılması ve çalışılması lazım. Sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılması ve kitaplaştırılarak insanların istifadesine sunulması faydalı olur.
Birde şuna çok dikkat edilmeli. Hiç kimseyi çocukları üzerinden vurmamak lazım. Çocuklar üzerinden siyaset yapmamak lazım. Ağız dolusu konuşmamak lazım. Muhalifimize buradan vurmamak lazım. Bazen ağzımızı açarız falan şeyhin oğlu oldu. Falan cemaat liderinin kızı uyuşturucudan öldü, Tevfik Fikret’in oğlu piskopos oldu deriz. Buradan muhalefet oluşturup, kendimize pay çıkarmaya çalışırız. Aslında bu çok çirkin ve hiç de insani değil. Allah Muhafaza hiç kimsenin evladının garantisi de yok.
Bunun sağ ile sol ile ilgisi yok. Bu tür şeyler Allah muhafaza her insanın başına gelebilir.
Bunların üzerinden cemaat düşmanlığı yapmak ise ahmaklığın ve aptallığın en daniskası. Yani bu işin cemaatle falan ilgisi yok. O çocuğun intihar ettiği gün Türkiye’de 8 intihar vakası daha oldu. Bunları hiç konuşan olmadı.
Çünkü siyasi malzeme lazım, cemaatlere vurmak için fırsat lazım. Al sana fırsat, ağız dolusu konuş, vur abalıya… Ayıp ya!
Bize gelince, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmamak lazım.
Lütfen çocuklarımıza sahip çıkalım ve onlarla ilgilenelim. Onları sevelim, sevdiğimizi hissettirelim. Onlarla sohbet edelim. Onları sabırla dinleyelim. Sorunlarına eğilelim.
Bediüzzaman Hazretleri; “Sizin hanenizdeki masum evlâdlarınızla masumane sohbet, yüzer sinemadan daha ziyade zevklidir.” buyuruyor.
Bir gün Peygamberimiz torunlarını seviyormuş. O esnada bir adam gelmiş. A sen çocuk mu seviyorsun? Ben çocuklarımı hiç sevmem demiş. Peygamberimiz “Allah senin kalbinden merhameti kaldırmışsa ben ne yapabilirim”. Buyurmuş. Çocuklarımıza merhamet edelim. Ancak bu merhamet sadece dünyalık olmasın. Çünkü dünyalık bir merhamet en fazla onların 60-70 yıllık bir hayatlarını kurtarır. O da kurtarabilirse… Ancak ahirete taalluk eden bir merhamet ise, inşallah onların ebedi hayatlarının kurtuluşuna vesile olur.
Allah herkesin evladını istikamet üzere eylesin. Onları her türlü tehlikelerden korusun. Âmin!
Atalarımız boşuna dememiş Allah kimseyi evladıyla imtihan eylemesin. Allah hayırlı evlatlar nesiller versin. Allah razı olsun Ekrem Hocam. Önerileriniz inşallah uygulanır. Toplum bilinçlenir.
Dünya bir imtihandır.Allah kimseyi sevdikleri ile imtihan etmesin.Merhum Üstat mehmet Akif’e rabbim rahmetler eylesin.Rabbim kaleminizi Hak’tan yana kullandırsın.
Agzina Diline Kalemine Saglik Ekrem Hocam
ALLAH RAZI OLSUN EKREM HOCAM.GÜZEL TESBİTLER
Allah razı olsun hocam çok güzel bir yazı olmuş..
Çok haklısınız hocam.. bizlerinde bazı şeylerin farkına varmaz gerekiyor artık. Geç olmadan…elinde dilinde Allah kelamı olan öğreticilerimizin psikoloji sosyoloji pedogoji çok iyi bilip doğu ile batıyı harmanlayıp çocuk yüreklerie öyle dokunmalari gerektiğini düşünüyorum .. ahkami seriye de ve sünneti seniyede bu ilimler ayrıntı misallerle var.. yeter ki mudakkik nazarla okuyalım öğrenelim tefekkür edelim… kaleminize kuvvet..
Değerli hocam elinize emeğinize sağlık çok teşekkür ederiz.
Kul ne der kader ne der düsturunu kişi çocukları noktasında elinden gelen tüm gayreti hırsa düşmeden göstermişse ve sonucunu Allah a bıraktıysa yapacak pek bir şey yok. Asla büyük konuşmamak lazım. Çok güzel bir yazı olmuş. Teşekkürler
Allah razı olsun sayın hocam. Çok güzel ve anlamlı bir yazı olmuş. Allah çocuklarımiza hidayet etsin, Salihlerden eylesin
“O şefkatli valide, çocuğunun hayat-ı dünyeviyede tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için her fedakârlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder. “Oğlum paşa olsun” diye bütün malını verir, hafız mektebinden alır, Avrupa’ya gönderir. Fakat o çocuğun hayat-ı ebediyesi tehlikeye girdiğini düşünmüyor.
Ve dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor; Cehennem hapsine düşmemesini nazara almıyor. Fıtrî şefkatin tam zıddı olarak, o mâsum çocuğunu, âhirette şefaatçi olmak lâzım gelirken dâvâcı ediyor. O çocuk, “Niçin benim imanımı takviye etmeden bu helâketime sebebiyet verdin?” diye şekvâ edecek..”
Bediüzzaman
‘Mum dibine ışık vermez’ atasozumuzun bir tezahürü aslında bu. Her zaman değil de bazen böyle oluyor malesef. Yeri geliyor bir öğretmen yüzlerce öğrenciyi hayata hazırlıyor ama malesef bazen kendi çocuklarını ihmal edebiliyor. Günümüzde en önemli eksikliğin maneviyat olduğuna inananlardanim. Çocukları sevmenin maddi ihtiyaçları karşılamakla sınırlı olmadığını anlamaları gerekir insanların. Dini ahlaki ve toplumsal değerlere saygılı ve bunlari karakterine yerleştirerek yaşantısında uygulayabilen dürüst güvenilir yalandan uzak ve tutarlı davranış sergileyebilen bir nesil yetiştirmek toplum adına en güzel kazanım olacaktır. Bu ve benzeri yazılarınızın devamını bekliyorum. Umarım okuyan insanlara faydası olur ve davranışları konusunda insanları muhakeme yapmaya vesile olur. Saygılarımla…
Çok güzel devamını diliyorum
Alimden zalim, zalimden alim doğabilir sözü gereği insanların nesebinin ne olacagini Rabb’ulAlemin bilir. Tekil bir olay üzerinden İslam a saldirmak dinsiz gurubun içindeki kini göstermektedir. Bize düşen maneviyatı yüksek şuurlu bir gençlik yetistirebilmektir. Bu gençler din muameledir sözünün gereğini iliklerine kadar hissederek davranışlarıyla da örnek olmalıdır. Kaleminiz daim olsun. Vesselam