Çevreyi koruyalım çağrısını herzaman duyarız. Yaşadığımız dünyanın mükemmel şekilde örülmüş olan ekolojik dengesini muhafaza edelim uyarıları, kulak vermemiz gereken önemli ikazlar. O kadar mükemmel bir denge ki, ince hesaplar üzerinde yürüyen, hiç şaşmayan bir sistem var.
Yağmurun yağması, mevsimlerin birbiri ardınca gelmesi, dünyanın hem kendi etrafında hem de güneşin etrafında dönmesi çok büyük bir gücün ve enerjinin şaşmaz bir şekilde bizim için görev yaptığını gösteriyor.
Etrafımızda yaratılmış olan herşey, insanın rahat etmesi için çalışıyor. Hayvanlar, bitkiler, cansız varlıklar herşey. Hepsi de güzel bir işbirliği ile görevlerini ifa ediyorlar. İnsan bu kadar kıymetli.
Hava, su, toprak hep mucizevi bir denge üzerinde işlerini yapıyorlar.
Dünyada yaratılmış olan bu ekolojide herhangi bir noksanlık olsaydı, insanlığın yaşaması için ideal ortam da olmazdı.
Su olmasaydı mesela. Veya hava bulunmasaydı. Toprak yaratılmamış olsaydı. Hayat da olmazdı o zaman. Daha yazmaya kalksam bitiremeyeceğim bir liste var bu şekilde. Varlıkları ile faydalandığımız, varlığımızı sürdürdüğümüz muhtaç olduğumuz maddeler.
Yeşili koruduğumuz zaman, sadece bir çimeni, ağacı korumuş olmuyoruz. Onların yetişmesine sebep olan toprağı, suyu, havayı da korumuş oluyoruz. Bunları koruduğumuzda aslında kendimizi korumuş oluyoruz.
Bir yaprak tanesi deyip geçmeyiniz. Onun içinde ne sırlar gizli. Ne sanatlar var. O yaprak tanesinin oluşabilmesi için, sayısını dahi bilemediğimiz kaç tane koşul ve madde bir araya geliyor.
Meyveler, sebzeler, afiyetle yediğimiz et ve süt ürünleri de böyle değil mi?
Hepsi doğadaki mükemmel dengenin bir ürünü olarak, insanların hayat kaynakları oluyorlar.
Taze bir meyvenin tadı ve vücudumuza kattığı güç, içtiğimiz su hep bu mükemmel işleyişin ürünleri olarak çıkıyor karşımıza.
Toprak hiç bıkmadan, usanmadan ürün veriyor eğer olması gerektiği gibi işlersek.
Tüm bunların karşılığında, bu nimetleri verene şükretmek birinci vazifemiz.
Bu teşekkürümüzü, o nimetleri koruyarak, gözeterek ve kirletmeyerek de göstermeliyiz.
Sokağı kirletmek, yeşili kirletmek, denizi kirletmek, toprağı kirletmek, havayı kirletmek. Bunların hepsi dünyayı kirletmek demek. Kirlenen dünyada kaynaklarımızın birer birer azalması demek.
Bireysel çevre hassasiyetimizi, toplumsal duyarlılığa dönüştürmeliyiz.
Sanıyorum, siyasal, sosyal ve bireysel her görüşten insanın üzerinde tereddüt etmeden anlaşacağı en temel noktalardan biridir bu. ‘’ Çevreci ‘’ olmak. Evet hepimiz çevreciyiz. Bunu özenle taşıdığımız, gereğini yaptığımız bir etiket haline getirelim. Söz olmaktan çıksın uygulama haline gelsin.
İmkan bulduğumuzda ağaç dikelim mesela. Sokağımızı, ormanlarımızı kirletmeyelim. Buradan başlayalım uygulama kısmına. Göreceksiniz, dünya çok daha yaşanabilir ve güzel olacak.
Çevreyi, doğayı, yeşili koruyan bir nesil yetiştirelim. Gelecek nesillere bizim davranışlarımız örnek olacak. Yere çöp atıp kirletiyorsak, onlar bizi taklit edecekler. Hem kendimizi, hem gelecek nesilleri hem de geleceğimizi daha yaşanabilir bir dünyaya kavuşturmak hepimizin elinde.
Sağlık ve afiyet dileklerimle.