Zengin adam, evinin balkonunda otururken çöpten kâğıt toplayan adamı gördü, “şükürler olsun fakir değilim dedi.
O sırada fakir adam, tekerlekli sandalyede yürütülen engelli birini gördü; “ Allah ‘a şükürler olsun ki engelim yok dedi.
Derken engelli adam yolda bir ambulansın, hızla hastaneye hasta yetiştirmekte olduğunu gördü; “Allah’a şükürler olsun ki hasta değilim “ dedi.
Hasta da hastanedeyken ölen birinin morga götürüldüğünü gördü; “Allah’a şükürler olsun ki hayattayım dedi.
Allah’ a şükredemeyen kimse sadece ölen kimseydi.
Bazen yaşam denen savaşın ortasında, çıkmaz sokaklarda kendimizi aradığımız zamanlar oluyor. Yolumuzu kaybettiğimiz, isyan bayrağını göndere çekip, çevremizdeki güzelliklere kulaklarımızı tıkayıp, gözlerimizi kapattığımız dönemler geçiriyoruz. İşte tam da bu anlarda şükretmeyi akıl edersek, bu melankolik tablodan kolayca kurtulabileceğimizden şüphemiz olmasın.
Her yeni doğan gün, aldığımız her nefes, gören gözümüz, duyan kulağımız, her şeyden önce hala atan bir kalbe sahibiz. Bu demek oluyor ki yapabileceğimiz şeyler bitmemiş hayatlarımıza dair. Gerçekleştirilecek hayaller var.
Şükretmeyi alışkanlık haline getirince insan, sahip olduklarınla mutlu olmayı öğreniyor. Yaşadığı olumsuzlukların içinden şükrederek daha güçlü bir şekilde çıkmasını biliyor.
Ne diyor Yüce Rabbim Bakara suresi 152. Ayette “ Bana şükredin, sakın bana nankörlük etmeyin”.
Etrafınızdaki şükretmekten aciz insanları gözlemlediğinizde, ne kadar memnuniyetsiz, bir türlü mutlu olamayan, çevresine negatif enerji yayan bireyler olduğunu göreceksiniz. Hatta ekonomik olarak ta refah içinde bir hayat sürenlerden, sahip olduklarına şükretmeyi bir türlü akıl edemeyen şahsiyetlerin de; ne kadar mutsuz olduklarına, şikâyet etmek için türlü türlü bahane aradıklarını da şahit olacaksınızdır. Çünkü kalplerinin gözü körelmiştir artık onların. Hiçbir maddi kaynağın çare olamayacağı, kronik mutsuzluk denen hastalığın pençesine yakalanmıştır bile. Hâlbuki sahip olduklarının zekâtını verse, her daim şükretmeyi bilse bu kadar acınası hallere de düşürmeyecekler kendilerini. Acınası diye itham ediyorum; çünkü maddesel olarak her şeye sahip olup, hani şu hayattan bir türlü zevk alamayan tiplere gerçekten çok acıyorum.
Az şikâyet, çok şükür, bizi mutluluğa götürür.
Büyük üstat Necip Fazıl Kısakürek ne demiş : “Ya Rabbi! Sana hamdettiğim için de hamdederim.” Biraz önce bahsettik, hamt etmeyi bilmeyen insanların düştüğü durumu. O yüzden şükretme hissiyatını kalplerimize nasip eyleyen Rabbimize hamd olsun.
Psikologlar tarafından da şükür, insanı daha üretken, mutlu, enerjik ve sağlıklı yapan, ruhsal bozulmaları azaltan ve yaşam memnuniyetini olumlu yönde etkileyen psikolojik güç kaynağı olarak tanımlanmıştır. Aynı zamanda şükür, bireyin yaşamına büyük anlam veren umut, neşe, güzelliğin takdir edilmesi gibi erdemlerin arasında yer almaktadır.
Şükretmek, bir anlamda kıymet bilmek ve insanın halinden memnun olması demektir. Allah’ın bize lütfetmiş olduğu sayısız nimet için ona minnettar olmak ve teşekkür etmektir. Şükreden insan, en zor durumlarda dahi sabırlı ve metanetli olur. Sahip oldukları ile yetinmeyi ve en zor durumunda dahi kendisinden daha zor durumdakiler ile paylaşmayı bilir. Şükür berekettir.
Haydi, hep birlikte önce aldığımız nefese ve Allah’tan bize gelen her şeye içten ve yürekten şükredelim. Sahip olduğumuz güzelliklerin farkına varıp, hayatımızı daha da yaşanabilir, mutlu ve umutlu hale getirelim.
Sağlıkla kalın. “Hoş”ça kalın.