• Anasayfa
  • Yazarlar
Cumartesi, 17 Mayıs, 2025
  • Giriş
  • Kayıt Ol
Hür Havadis
  • Türkiye
  • Dünya
  • Politika
  • Kültür ve Sanat
  • Spor
  • Ekonomi
  • Sağlık
  • Belediyeler
11 °c
Ankara
Bulunamadı
Tüm Sonuçlar
  • Türkiye
  • Dünya
  • Politika
  • Kültür ve Sanat
  • Spor
  • Ekonomi
  • Sağlık
  • Belediyeler
Bulunamadı
Tüm Sonuçlar
Hür Havadis
Bulunamadı
Tüm Sonuçlar
Anasayfa Genel

TEBLİĞİN EHEMMİYETİ

Dr. İdris Tüzün Yazar Dr. İdris Tüzün
25 Kasım 2023
Genel, Tasavvuf
0 0
0
0
PAYLAŞIM
13
GÖSTERİM
Facebook'da paylaşTwitter'da paylaşWhatsapp'ta paylaş

Asra yemin olsun ki, insan büyük bir hüsran içerisindedir

Ancak iman edenler, salih amel işleyenler

Birbirine hakkı ve birbirine sabrı tavsiye edenler müstesna.

Asr Sûresi: 1-3

40 gündür devam eden Hamas-İsrail savaşında çoğunluğunu çocuk ve kadınların oluşturduğu 10 bin (belki de 20 bin) insan şehit edildi. İsrail’in bu orman kanunlarından da beter saldırganlığı, batılı ülke halklarının galeyana gelmesine vesile oldu. Protestolar, yürüyüşler, konuşmalar yapıldı. Ama bundan daha önemlisi, meydana gelen olaylar İslâm’ın araştırılmasına, Kur’ân okumaya ve bir kısım insanın da Müslüman olmasına vesile oldu. Allah’dan temennimiz, duamız bu faaliyetlerin artması ve daha fazla ihtidaların olmasıdır.

Müslümanların bu durumu güzel bir şekilde değerlendirmesi gerekir. Bizim usulüne uygun yapacağımız tebliğ faaliyetleri, bütün dünyada ses getirebilir. Ve dünyanın manevi şeklini değiştirebilir.

***

Peygamberimiz (s.a.v) kırk yaşında peygamber olduğunda davasını gerçekleştirmek için hiç bir maddi gücü yoktu ve bu dini tebliğe başladığında, kendi kavminin büyük düşmanlığıyla karşılaşmıştı. Fakat yirmi üç sene sonra vefat ettiğinde, bütün Arap Yarımadası onun tebliğ ettiği dini kabullenmişti.

İslâm’ın yayılışı, Peygamberimizin vefatıyla duraklamadı, aynı hız ve aynı ruhla İslâm daha geniş coğrafyalara yayılmasını sürdürdü.

John L. Esposito “İslâm Tehdidi Efsanesi” adlı kitabında peygamberimiz sonrası dönemde İslâm’ın yayılışını anlatırken şöyle der: “Hz. Peygamberin vefatını takiben yüz yıl içinde, halifeler, zamanın Roma İmparatorluğundan daha büyük bir devlet kurmuşlardı. Bu yükselişin uluslarası düzene ve özelde Hıristiyanlığa yaşattığı şok, hesap edilir cinsten değildi. Arap kabilelerin birleştirilmesi, Arabistan’ın tamamına hakim olunması, Bizans (Doğu Roma) ve Pers (Sasani) imparatorluklarına galip gelinmesi ve bir yüz yıl sonunda İslâm halifeliğinin Kuzey Afrika’dan Hindistan’a kadar genişlemesi hayal bile edilemezdi.”[1]

İslâm’ın bu akıl almaz yayılışı yalnızca siyasi boyutta kalmadı. İslâm, girdiği her yerde akılları, kalpleri, ruhları da fethetti. Bu fetih zorla baskıyla da gerçekleşmedi. Zaten zorla bir fikri insanlara kabul ettirmek mümkün olmadığı gibi, Kur’an da diğer insanları İslâm’a girmeye zorlamayı yasaklıyordu. Müslüman fatihler, fethettikleri bölgelerdeki insanları kendi dinlerinde serbest bıraktılar. Fakat İslâm’ı da onlara tebliğ ettiler. Bu geniş coğrafyadaki insanlar oldukça sade, akla yatkın bu yeni dine, kendi hür iradeleriyle, isteyerek, severek girdiler. Daha sonraları onların içinden İslâm’ın ateşli taraftarları ve müdafileri de çıktı. (Örneğin Kütüb-i Sitte müelliflerinin tamamı Orta Asyalıdır ve Sahih-i Müslim’in müellifi Müslim haricinde hiç biri Arap değildir.)

Batılılar İslâm’ın yayılışını hep kılıç zoruyla gerçekleşmiş olarak görmeye ve göstermeye meyillidirler. Bu psikoloji ile yazılmış pek çok eser, yine insaflı olan batılılarca tenkit edilmiş ve çürütülmüştür. Kılıç ancak toprakları fethetmiştir. Kalpleri fethedense daima İslâm’ın hakikatı olmuştur.

İngiliz müsteşrik Sir Arnold “İntişar-ı İslâm Tarihi” kitabında tarihte bütün dünya ülkelerinde, Afrikadan, İspanya’ya, Moğollar’dan, Hint ve Çin’e kadar İslâm’ın yayılışını araştırmış ve neticede özetle şu karara varmıştır: “İslâm’ın bir misyoner teşkilatı olmadığı halde, yalnızca vaizler, din alimleri değil -erkek, kadın, hür, köle- her ferd kendini bir misyoner gibi telakki eder ve dinini tebliğ hususunda ibadet şuuruyla çalışır. Araştırmalar bu dinin kılıçla değil canla başla çalışan fedakarlarla yayıldığını ortaya koyar.”[2]

İslâm’ın dünya üzerindeki pek çok yerlerde yayılmasının kılıçla değil tebliğle gerçekleştiğini söyleyen, yalnızca Sir Arnold değil elbette. Bu hükmü insaflı olan pek çok araştırmacı da tasdik ediyor.

Üstad Bediüzzaman İslâm’ın bu yayılışının baskı ve zorla olmadığını şu ifadeleriyle anlatır:

“Kahır ve cebirle zahirî bir hâkimiyet, sathî bir tahakküm, kısa bir zamanda ibka edilebilir. Fakat bütün kalblere, fikirlere, ruhlara icrâ-yı tesir ederek, zahiren ve bâtınen beğendirmek şartıyla vicdanlar üzerine hâkimiyetini muhafaza ve ibka etmek, en büyük harika olmakla, ancak nübüvvetin hassalarından olabilir.”

“Tehditlerle, korkularla, hilelerle efkâr-ı âmmeyi başka bir mecrâya çevirtmek mümkün olur. Fakat tesiri cüz’îdir, sathîdir, muvakkat olur. Muhakeme-i akliyeyi az bir zamanda kapatabilir. Amma irşadıyla kalblerin derinliklerine kadar nüfuz etmek, hissiyatın en incelerini heyecana getirmek, istidatların inkişafına yol açmak, ahlâk-ı âliyeyi tesis ve alçak huyları imha ve izale etmek, cevher-i insaniyetten perdeyi kaldırıp hakikati teşhir etmek, hürriyet-i kelâma serbestî vermek, ancak şua-ı hakikatten muktebes harikulâde bir mucizedir.”[3]

***

Madem, İslâm’ın dünya üzerindeki yayılışı şimdiye kadar, kılıçla değil, akılları, kalpleri fethetmekle, gönülleri kazanmakla olmuştur. Öyleyse günümüzde de, tebliğle çok şeyler yapılabilir. Eğer, İslâm’ı tebliğ, sistemli bir şekilde ele alınır ve daha önce olmayıp şimdi olan çağın imkanları da devreye sokulursa, kısa bir zamanda fevkalade sonuçlar elde edilebilir.

***

Yapılan araştırmalar, İslâm’ın bütün dünyada en çok ve en hızlı yayılan din olduğunu gösteriyor. Bu bize büyük bir mutluluk veriyor. Fakat görünüş bizi aldatmamalıdır. Aslında günümüzdeki İslâm’ın yayılışı şimdikinden daha geniş çapta ve daha mükemmel olabilirdi. Bugün bütün dünyada İslâm’ın yayılışı, topyekün bütün Müslümanların yaptığı faaliyetler olmanın ötesinde, genellikle ferdi gayretlerin veya bazı grupların faaliyetiyle gerçekleşmiş hadiselerdir. Tabii ki, fertlerin ve fedakar bazı grupların faaliyeti ses getiriyorsa, bütün Müslümanların –hiç değilse mühim bir kesimin- enerjilerini devreye sokması muazzam denilebilecek bir neticeyi vücuda getirebilir. Bize düşen vazife potansiyel enerjiyi devreye sokarak bu neticeyi sağlayabilmek olmalıdır.

Müslümanların doğuda ve batıda kendi dinlerini bilmeyişleri ve yaşamayışları İslâm’ın yayılmasında en büyük engeldir. Bazı yerlerde yanlış tebliğler veya yanlış hareketler de bu yayılışın gücünü kırıyor veya azaltabiliyor.

***

İslâm’ın bütün dünyada yayılışının daha hızlı, daha mükemmel, daha geniş çapta olabilmesi, müslümanların, tebliğ faaliyetini en mühim bir vazife telakki etmeleri ve tebliği bütün yönleriyle kavrayarak şuurlu, bilinçli tebliğ yapmalarıyla mümkün olacaktır.

***

Tebliğ mevzuu biz Müslümanların üzerinde hassasiyetle durması gereken bir mesele olduğu halde, şimdiye kadar bu mevzu üzerinde ciddiyetle durulmamıştır.

Batıda misyonerlerin eğitiminde, siyaset ve ticarette, propaganda ve reklam tekniklerinde, insanların düşünce ve davranışlarını yönlendirme, ikna etme ve kontrol altına alma yönünde büyük araştırmalar yapılmıştır. Yapılan bu çalışmaların, Batının dünya hakimiyetindeki rolü oldukça büyüktür.

İnsanlara İslâm’ı sevdirecek, ikna edecek tarzda, bilinçli ve sistemli bir tebliğ faaliyetinin, gelişi güzel tebliğin yerini alması, pek çok şeyi değiştirebilir.

[1] İslam Tehdidi Efsanesi. S.76

[2] Bkz. İntişar-ı İslam Tarihi: s: 406-411. Akçağ yayınları.

[3] İşaratül İ’caz.

Önceki Haber

BENİM ŞEHİR HAYALİM BU, YA SİZİNKİSİ?

Sonraki Haber

Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Merkezi’nde Atama

Dr. İdris Tüzün

Dr. İdris Tüzün

Sonraki Haber

Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Merkezi'nde Atama

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin

  • 381 Takipçi
REKLAM
  • Tarihte Bugün
  • Çok Okunanlar
  • Yazarlar

Tarihte Bugün; 16 Mayıs 1926 – Osmanlı’nın 36. ve son padişahı Sultan Vahdettin’in Vefatı

16 Mayıs 2025

Tarihte Bugün; 15 Mayıs 1919- Kurtuluş Savaşının İlk Şehitleri Gazeteci Hasan Tahsin ve Askerlik Şubesi Başkanı Albay Süleyman Fethi Oldu

15 Mayıs 2025

Tarihte Bugün; 14 Mayıs 2014 – Türkiye’de 13 Mayıs’ta Soma’da Gerçekleşen Maden Kazasında Ölen 301 Madenci İçin Millî Yas İlan Edildi

14 Mayıs 2025

Tarihte Bugün; 13 Mayıs Türk Dil Bayramı

13 Mayıs 2025

ÖĞRETMENİM BENİ FARK ET!…

29 Temmuz 2022

ANNELER CARİYE OLUNCA!…

1 Haziran 2022

HOŞGELDİN ASYA

25 Mart 2023

AYDINLIK YARINLARA

11 Mart 2022
Ahmet Tek

Ahmet Tek (129)

Dr. İsmail Tekpınar

Dr. İsmail Tekpınar (92)

Dr. Adnan Küçük

Dr. Adnan Küçük (69)

Necati İLMEN

Necati İLMEN (58)

E. Enes Kara

E. Enes Kara (53)

Dr. İdris Tüzün

Dr. İdris Tüzün (48)

Sinan Tekin

Sinan Tekin (42)

Ali Murat Duman

Ali Murat Duman (40)

Bayram Baş

Bayram Baş (35)

Ekrem YILDIRIM ESEVELİOĞLU

Ekrem YILDIRIM ESEVELİOĞLU (29)

Doç. Dr. Şemseddin Kırış

Doç. Dr. Şemseddin Kırış (25)

Prof. Dr. Emre Güler

Prof. Dr. Emre Güler (22)

Ali Semerci

Ali Semerci (17)

Fatıma Zehra

Fatıma Zehra (13)

Dr. İsmail Tekpınar

Dr. İsmail Tekpınar (10)

İbrahim Eksilmez

İbrahim Eksilmez (2)

Son Haberler

Modernizmin Dayattığı Yeni Normlar ve Geleneksel Aile Yapısının Krizi

16 Mayıs 2025

Tarihte Bugün; 16 Mayıs 1926 – Osmanlı’nın 36. ve son padişahı Sultan Vahdettin’in Vefatı

16 Mayıs 2025

Son Dakika! Konya’da 5.2 Büyüklüğünde Deprem

15 Mayıs 2025

Tarihte Bugün; 15 Mayıs 1919- Kurtuluş Savaşının İlk Şehitleri Gazeteci Hasan Tahsin ve Askerlik Şubesi Başkanı Albay Süleyman Fethi Oldu

15 Mayıs 2025
Hür Havadis

Kaliteli, doğru, güvenilir haberi sesi olmaya çalışıyoruz.

Bizi Takip Edin

Kategoriler

  • Belediyecilik
  • Dünya
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Genel
  • Haftanın Şiiri
  • Kültür ve Sanat
  • Önemli Şahsiyetler
  • Oyun
  • Politika
  • Sağlık
  • Sanat ve Kültür
  • Siyaset
  • Son Dakika
  • Spor
  • STK Faaliyetleri
  • Tarihte Bugün
  • Tasavvuf
  • Teknoloji
  • Terör İle Mücadele
  • Türkiye

Son Haberler

Modernizmin Dayattığı Yeni Normlar ve Geleneksel Aile Yapısının Krizi

16 Mayıs 2025

Tarihte Bugün; 16 Mayıs 1926 – Osmanlı’nın 36. ve son padişahı Sultan Vahdettin’in Vefatı

16 Mayıs 2025

© 2021 Hür Havadis

Bulunamadı
Tüm Sonuçlar
  • Türkiye
  • Dünya
  • Politika
  • Kültür ve Sanat
  • Spor
  • Ekonomi
  • Yazarlar
  • Giriş

© 2021 Hür Havadis

Hoşgeldiniz

Lütfen bilgileriniz ile giriş yapınız

Şifremi unuttum? Kayıt Ol

Yeni hesap oluşturun!

Kayıt olmak için formu doldurunuz

Tüm alanları doldurun. Giriş yap

Şifre hatırlatma

Şifre değiştirmek için kullanıcı adınızı veya emailinizi girin!

Giriş yap