Sadece Türkiye’nin değil, esasen bütün ülkelerin ekonomileri, Corona salgınından ve Ukrayna-Rusya savaşından değişen ölçülerde etkilendiler.
Bu etkilenme kapsamında, çoğu ülkelerin ekonomilerinde daralmalar yaşandı. Bazı ekonomisi gelişmiş ülkelerde, son 40-50 yılın en yüksek enflasyon rakamları ortaya çıktı.
Moody’s, Küresel Makro Görünüm 2022-2023 raporunun Ağustos sayısını yayımladı.
Bu raporda, küresel büyümenin yavaşladığına dikkat çekildi.
Moody’s, Mayıs ayında yayınladığı raporda, G20 ekonomilerinin 2022’de %3,1 ve 2023’te %2,9 büyüyeceğini öngördüğü halde, Ağustos sayısındaki raporunda bu öngörülerini revize ederek büyüme rakamlarını düşürmüştür. Ağustos sayısındaki raporuna göre, G20 ekonomilerinin, 2022 yılında %2,5; 2023 yılında da %2,1 büyümeleri beklenmektedir.
2022 yılının ikinci çeyreğinde, büyük ekonomilerde ciddi daralmalar meydana geldi. 2022 yılının 2. çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre Çin ekonomisi %2.6 daralırken, Rusya ekonomisi %0.8, ABD ekonomisi ise %0.6 küçüldü.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye ekonomisinin 2022 yılında, Mayıs ayında yayınladığı raporunda %3,5 büyüyeceğini öngördüğü halde, Ağustos ayı raporunda bu rakamı revize ederek %4.5 büyüyeceğini belirtmiştir.
Goldman Sachs da, Türkiye için 2022 büyüme tahminini %3.5’ten %5.5’e çıkardı.
Türkiye’de son yıllarda, yeni bir ekonomik politika modeli uygulanıyor.
Bu ekonomik politika, “faizlerin düşük tutulması neticesinde enflasyonun düşeceği” mantığına dayanmaktadır. Yani bu telakkide, faizlerin yüksek olmasının enflasyonun da artmasına sebep olduğu yönündeki bir anlayış söz konusu.
Bu politika tercihine yönelik iç kamuoyunda çok yoğun eleştiriler getirildi.
Ben iktisatçı olmadığım için, bu konuda bir değerlendirme yapmayacağım.
Fakat ülkemizdeki ekonomik sonuçlarla alakalı The Economist Dergisi’ndeki bir haber konusunda kısa bir değerlendirme yapacağım.
Bu habere ve haberle alakalı değerlendirmelere geçmeden önce, bu habere dayanak teşkil eden gelişmelere ve bu konuya ilişkin bazı değerlendirmelere kısaca temas edeceğim.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, Türkiye ekonomisi, 2022 yılının ilk çeyreğinde %7,3, ikinci çeyreğinde ise %7.6 oranında büyüdü. Türkiye ikinci çeyrekte G20 ülkeleri arasında %11.8 büyüyen Suudi Arabistan’ın ardından en hızlı büyüme kaydeden ikinci ülke oldu. Uzmanlara göre, ülkemizde 2022 yılının ikinci çeyreğinde gerçekleşen büyüme oranı beklentilerin üzerinde olmuştur.
2022 yılının geri kalan son iki çeyreğinde büyüme oranının ne olacağını şimdiden net olarak kestirmek mümkün değildir. Fakat fevkalade gelişmeler olmadığı takdirde, büyüme hızının pozitif yönde olacağı söylenebilir. Nitekim Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin de, “Yılsonu itibariyle de ümit ederiz Türkiye’nin bu büyümesi yüzde 6 civarında olacak ve OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen birinci ya da ikinci ülke olacaktır” dedi.
Bu öngörüler, Moody’sın Ağustos ayı raporundaki verileri ile uyumlu görünmektedir.
Bazı Yabancı Basın Organlarında Ülkemizdeki Büyümeye İlişkin Haberler
Bazı yabancı basın yayın organları, dünya kamuoyunda, yaptıkları ciddi, objektif, tespitleri gerçeği yansıtan yayınlar yapmaları sebebiyle küresel ve bölgesel konularda önemle dikkate alınırlar. Bu değerlendirmelerin bazı konularda yönlendirici etkileri de olur.
Bu yayınlara ve değerlendirmelere göre, bazı ülkeler ekonomik ilişkilerinde revizeler yapabilmektedir. Bu sebeple, yayınlardaki objektiflik ve inandırıcılık önem arz etmektedir.
Bu nitelikleri haiz olduğu kabul edilen bazı yayın organlarında, 2022 yılının ikinci çeyreğinde Türkiye’de yakalanan büyüme hızı ile alakalı şu tür yayınlar yapılmıştır:
Bloomberg: “Türkiye ekonomisi, hızlı enflasyona rağmen yüzde 7.6 büyüdü”.
Financial Times: “Türkiye ekonomisi, yükselen enflasyona rağmen büyüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın büyümeye öncelik vermesiyle Türkiye ekonomisi ikinci çeyrekte hızla büyüdü”.
Market Watch: Ekonomistlerin, Türkiye’de 2022’nin ikinci çeyreğinde büyümesinin %6.7’ye düşmesini beklemelerine rağmen, “Türkiye ekonomisi ikinci çeyrekte %7.6 büyüdü”.
Bu açıklamalarda, genellikle, beklentilerin üzerinde gerçekleşen büyüme yönündeki başarıya vurgu yapılarak, büyüme hızı takdir edilmiştir. Bu haberlerde, ya bir durum tespiti ya da kısmi bir takdir ve övgünün yapıldığı görülmektedir.
The Economist’in Haberi
İngiltere’de yayınlanan ve iktisadi konularda ciddi ve objektif yayınların ve analizlerin yapıldığı bir yayın organı (dergi) olduğu konusunda yaygın bir kanaatin mevcut olduğu The Economist Dergisi’nin son sayısında Türk ekonomisi ile alakalı şöyle bir haber yer aldı:
“Türkiye ekonomisinde ‘ters giden’ bir şeyler var: Yükselen enflasyonun ortasında bile ekonomi büyüyor”.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, The Economist’de yayınlanan bu rapora sosyal medya hesabından şu cevap verdi:
“The Economist’in ima ettiğin gibi ‘ters giden bir şey yok’. Cevap basit: Türkiye Ekonomi Modeli, enflasyonun belini kırdığımızda, hedeflerimize ulaşmamıza hiçbir engel kalmayacak. Bizi izlemeye devam edin”.
Peki, The Economist, neden Türk ekonomisinde düzgün giden işler için “ters giden bir şeyler var” ifadesini kullandı.
Bu iki şekilde yorumlanabilir.
Birincisi, yüksek enflasyon ortamında büyümenin gerçekleşmesi, The Economist Dergisindeki raporu hazırlayanların inandığı iktisadi ilke ve düşüncelerle çelişmektedir. Onların bu bilgiler ışığındaki Türkiye ekonomisi için söz konusu olan beklentileri, büyümenin azalması yönünde olduğu halde, büyümenin artması, bu beklentilere ters gelmektedir.
İkincisi, 2022’nin ikinci çeyreğinde beklentilerin üzerinde gerçekleşen büyüme hızı, Türkiye ile alakalı dışlayıcı kanaatlere sahip olan The Economist’deki raporu hazırlayanların Türk ekonomisinin küçülerek zarar görmesi yönündeki derin arzuları ile çeliştiği için, bu büyüme hızı, istekleri ile çelişmesi sebebiyle negatif yönde değerlendirilmiş olabilir.
Yani Dergideki raporu hazırlayanlar şunu demeye getirmektedir:
“Türk ekonomisinin mutlaka daralması, krize girmesi gerekir, ama maalesef, bu olmamakta, ‘işler ters giderek’, beklentilerin üzerinde bir büyüme gerçekleşmiş olmaktadır”.
Batı’daki Türkiye’ye yönelik genel eğilimlerin, ikinci ihtimalin daha baskın olduğu yönündeki kanaati desteklediği söylenebilir.
Elbette ki bazı yayın kuruluşları, sevmedikleri, gerilemesini istedikleri ülkeler hakkında olumsuz kanaatler belirtebilirler.
Kimse kimseyi sevmek, ona karşı muhabbet beslemek zorunda değildir.
Fakat bu yöndeki haberler, genellikle marjinal ve az sayıda okurları olan dergilerde yayınlanır. Çok büyük okuyucu kitlesine sahip olan The Economist gibi bir dergide böyle bir yayının yapılması oldukça dikkat çekici görülmektedir.
The Economist’in bu yönde keskin bir şekilde taraflı, rahatsızlık ifade eden bir yayın yapması, bu derginin tarafsızlığına, objektifliğine ve ciddiyetine zarar verici mahiyettedir.
Bu derginin bu yönde bir yayın yapması, Türkiye’nin ilerlemesini durduracak değildir.
Fakat bu ölçüde hasmane, ciddiyetten uzak bir yayının yapılması, Türk kamuoyunda bu derginin ciddiyet ve itibar kaybına uğramasına sebep olacaktır.
Bir de şu belirleme yapılabilir:
Bazı küresel güçler ve yayın organları, her ne kadar genel olarak ciddiyet, vakar, objektiflik görüntüleri vermeye çalışsalar da, bazen içlerindeki sübjektif, karalayıcı, suçlayıcı, hatta hayal kırıklıklarını yansıtıcı yayınlar yapabilmektedirler. Burada, genelde verilmek istenen ciddiyet temelli algılarla, fiili söylemler çelişebilmektedir.
Batı’daki bazı yayın organları, sahip oldukları sermaye, tanıtım, algı oluşturma vb. güçlerle bazı çarpık, sübjektif, karalayıcı mahiyette taraflı yayınların yapılmasını kendileri için bir hak bilmektedirler. The Economist gibi taraflı yayın yapan bazı dergilerin yapmak istedikleri, kendilerinin dünya genelinde vermek istedikleri “ciddiyet”, “objektiflik”, “güvenilirlik” şeklindeki algıları suiistimal etmekten başka bir şey değildir.
Bu yöndeki yayınlar, aslında Türkiye’nin Batı blokundan dışlanması, ötekileştirilmesi yönündeki çabaları yansıtmaktadır. Emperyal güçlerin Türkiye’ye yönelik dışlayıcı, ötekileştirici yöndeki politikaları bu şekilde yayınlara yansımış olmaktadır.
Bu tür yayınlarla aslında Türkiye’ye yönelik içlerindeki hınçları açığa vurmaktadırlar.
Bu yöndeki çabalar, sadece basın düzeyinde kalmamakta, bazı devlet adamlarının ve siyasilerin, resmi ya da gayrı resmi söylemleri de bu tür yayınlarla birleşmektedir.
Fakat ne yazarlarsa yazsınlar, hatta ne kadar kıskanırlarsa kıskansınlar, Türkiye’nin gelişimini engelleyemeyeceklerdir. Sadece içlerindeki Türkiye’ye yönelik kinlerini, hınçlarını, rahatsızlıklarını yayın yoluyla dillendirmiş olmaktadırlar. Esasen Türkiye gerçekliği karşısında bu tür taraflı yayınlarla itibar ve güvenirlik kaybı da yaşamaktadırlar.
Türkiye’nin bölgesinde ve özellikle de Afrika’da kazandığı güç ve bu gücün bütün olumsuzluklara rağmen ekonomik büyüme ile tamamlanması, Batı’da Türkiye karşıtlığını kabartmaktadır. Bir kere kin ve hasmane bakış açısı baskın hale gelince, Türkiye’ye yönelik yayınlarda ciddiyet, objektiflik, inandırıcılık kaygıları da devre dışı kalmaktadır.
Bütün bunların Türkiye’ye yönelik kalıcı bir etkisi olacağı kanaatinde değilim.
Nasıl ki rüzgârın kayadan bir parça aparması mümkün değilse, bu yayınların da Türkiye’den bir şeyler aparması söz konusu olmayacaktır. Sadece Türkiye’ye karşı menhus niyetlerini aleni bir şekilde ortaya koymuş olmaktadırlar.
Batı’daki ülkemize yönelik kahredici açıklamalara, kıskançlıklara, karalamalara, şamatalara rağmen, Türkiye, iktisadi yürüyüşünü sürdürecektir. Bundan emin olabiliriz.
Kısaca “…ürür, kervan yürür”. NOKTA