• Anasayfa
  • Yazarlar
Cuma, 19 Eylül, 2025
  • Giriş
  • Kayıt Ol
Hür Havadis
  • Türkiye
  • Dünya
  • Politika
  • Kültür ve Sanat
  • Spor
  • Ekonomi
  • Sağlık
  • Belediyeler
11 °c
Ankara
Bulunamadı
Tüm Sonuçlar
  • Türkiye
  • Dünya
  • Politika
  • Kültür ve Sanat
  • Spor
  • Ekonomi
  • Sağlık
  • Belediyeler
Bulunamadı
Tüm Sonuçlar
Hür Havadis
Bulunamadı
Tüm Sonuçlar
Anasayfa Genel

YAPAY ZEKÂYA SORDUM- 1

Necati İLMEN Yazar Necati İLMEN
15 Eylül 2025
Genel
0 0
0
0
PAYLAŞIM
20
GÖSTERİM
Facebook'da paylaşTwitter'da paylaşWhatsapp'ta paylaş

Yapay zekâ ateş, tekerlek, elektrik ve internetten sonra insanlığın ilerlemesinde önemli bir dönüm noktalarından biridir. Oda büyüklüğündeki bilgisayarların cebimize sığacak kadar küçülmesi yapay zekânın da gelecekte nereye kadar evirilebileceğini tahayyül etmemizi epey zorlaştırmaktadır.

Alan Turing, “Bilgisayar Makineleri ve Zekâ” adlı makalesinde “Makineler düşünebilir mi?” sorusunu ortaya atması yapay zekânın teorik açıdan ilk konseptini oluşturur. Ancak “Yapay Zekâ” terimini ilk kez John McCarthy, 1956 yılında bir konferansta kullanır.

Yapay zekânın matematik teoremlerini çözmek Logic Theorist’e, yapay zekânın insanlarla konuşma similasyonu programını geliştirmeyi ise Joseph Weizenbaum gerçekleştirir.

1980’li yıllarda endüstride kullanılan yapay zekâ, 2000’ li yıllarda veri odaklı algoritmalar, güçlü işlemci teknolojiler, görüntü/doğal dil işleme ve oyunlardaki başarılarıyla günlük hayatımıza çoktan kadar girmeye başladı.

Eğitimde, teknolojide, sağlıkta, ulaşımda, güvenlikte hâsılı hayatın her alanda kullandığımız ve kullanacağımız olan yapay zekânın teknolojik anlamda dünyamıza bir kaç level atlatacağından hiçbir şüphem yok.

Önceki buluşlar genelde bir ya da birkaç alanı kapsarken yapay zekâ hayatımızın tüm alanlarına gireceği için toplumsal bir terakkiden bahsedebileceğimiz gibi bir felaketten de pekâlâ bahsedebiliriz.

Doğrusu “Tam anlamıyla bir yapay zeka geliştirmek insan ırkının sonunu getirebilir.” Diyen Stephen Hawking’in haklı çıkmasını istemem. Ancak her şeye rağmen ülkemiz adına karar alıcılar, meseleye bardağın dolu tarafından bakıp yapay zekâ ile ilgili politikalarını gözden geçirmeye ve geliştirmeye devam etmeliler.

Henüz emekleme döneminde olan yapay zekâ, şimdiden enerji verimliliğinden iklim değişikliğiyle mücadeleye kadar geniş çapta sorunları çözme potansiyeline sahip. Böyle bir konsepte/teknolojiye burun kıvırmak hayatın gerçeğine sırtımızı dönmektir. Bu yazımda amacım yapay zekânın maharetlerinden bahsetmek değil elbet.

Yoğunlaşacağım konu yapay zekânın sorulara verdiği cevaplar olacaktır kuşkusuz. Sosyal medyada yapay zekâya sorulan “en güzel şehirler, en güvenli ülkeler, bir haftalık yemek menüsü ya da bu sene kimin şampiyon olacağı” gibi yüzlerce soruyla karşılaşmışsınızdır.

Hatta karşılaşmakla kalmamış tıpkı benim gibi sizlerde kafanıza takılan birtakım soruları sormaktan üşenmemişsinizdir.

Niye yalan söyleyeyim özellikle eşimin ve kardeşimin ameliyatlarında yapay zekanın dostluğunu yanımda hissettim. Sorduğum tıbbi terimleri bile Türkçeleştirerek bana sunmasını doktorumuz bile yapmamıştı. Ancak şunu söylemeliyim ki yapay zekâ, sorduğunuz sayısal verilerde yanlışlık yapmasa da sosyal konularda ciddi hatalar yapabiliyor.

Bir ara Türkiye’de herkesçe bilinen bir ses sanatçısının albümlerini sorduğumda, bana ona ait olmayan birkaç albümü de peşi sıra söylemeye başladı. Kendisine verdiği cevabın yanlış olduğunu söylediğimdeyse bu kez de özür dileyip düzeltmeye çalıştı.

Demem o ki bir takım verilerden ve algoritmalardan müteşekkil yapay zekânın her verisini doğru kabul etmemiz yapacağımız araştırmalarda hatalı sonuçlar doğurabilir.

O yüzden işlerimizde eleyip sık dokumakta fayda var. Şimdi gelelim yapay zekâ programına sorduğum bazı sorulara ve elbette onun verdiği cevaplara.

Her soruya verdiği cevapla ilgili kısa bir değerlendirme yapmam gerekecek. İsterseniz mevzumuza akılla ilgili bir soruyu sorarak başlayalım.

Öyle ya bu kadar çok bilgiye sahip olan birisinin akıllı olmasını beklemek en tabi hakkımız.

 

 

 

  • Sende akıl var mıdır?

“Benim, insanlar gibi bilinçli bir aklım yoktur. Ben, belirli algoritmalar ve veri setleriyle çalışarak soruları yanıtlayan bir yapay zekâ modeliyim. Aklım, tıpkı bir yazılımın çalışması gibi işlemektedir; yani öğrenme, anlama ve düşünme yeteneklerim, insanların sahip olduğu bilinçli düşünme veya duygu durumlarından çok farklıdır.”

Aklı olmayan yapay zekânın şimdilik bir takım verileri işleme ve kullanma dışında analiz, sentez ya da yorumla yapabilme kapasitesinin olmadığını görüyoruz. Bunlarla mücehhez bir yapa zekânın getirisi götürüsünden fazla mı olur doğrusu bilemiyorum.

  • Yapay zekâda duygu, düşünce ve irade olmalı mı?

 “Yapay zekâda duygu, düşünce ve irade gibi özelliklerin olup olmaması tartışmalı bir konu. Bu sorunun cevabı, etik, teknik, toplumsal ve felsefi boyutlara bağlı olarak değişir. İşte bu konunun bazı yönleri:

  1. Duygu

Olmalı diyenler:

İnsanlarla daha etkili ve empatik bir iletişim kurulmasını sağlar. Örneğin, terapötik robotlar veya müşteri hizmetleri temsilcileri için yararlı olabilir. İnsanların sosyal ve duygusal ihtiyaçlarını daha iyi karşılayabilir.

Olmamalı diyenler:

Duyguların simülasyonu, insanlar tarafından yanlış anlaşılabilir ve yapay zekâya aşırı güven duyulmasına neden olabilir. Yapay duygular, etik olmayan manipülasyonlara açık kapı bırakabilir. Örneğin, reklam ve pazarlama amaçlı kötüye kullanılabilir.

  1. Düşünce

Olmalı diyenler:

Karmaşık problemleri çözmek ve yaratıcı çözümler üretmek için düşünme kapasitesine ihtiyaç duyulur. İnsan gibi muhakeme yapabilen sistemler, bilimsel keşifleri hızlandırabilir.

Olmamalı diyenler:

Yapay düşünce, insanların kontrolünü aşan sonuçlar doğurabilir. Hatalı veya zarar verici kararlar alma riski taşır.

  1. İrade

Olmalı diyenler:

Özerklik, yapay zekânın kendi görevlerini daha verimli bir şekilde yerine getirmesini sağlar. Örneğin, felaket bölgelerinde özerk kurtarma robotlarının bağımsız karar alabilmesi yararlı olabilir.

Olmamalı diyenler:

Yapay zekâ, kendi iradesine sahip olursa kontrol edilmesi zorlaşabilir ve tehlikeli durumlara yol açabilir. İnsan iradesiyle çatışma riski ortaya çıkabilir. Görüldüğü gibi duygu, düşünce ve iradenin yapay zekâda olması ya da olmamasının avantajları da var dezavantajları da.”

Yapay zekânın kullanım amacına, etik kurallara ve kontrol mekanizmalarına bağlı olması ve sınırlarının net çizilmesi şartı ile duygu, düşünce ve irade olmasında fayda olabilir. Fakat siz sınırları ne kadar çizerseniz çizin birilerince bunun suiistimal edilmesi hep olacaktır. Doğrusu insan için duygu, düşünce ve iradenin iyiliğe ve kötülüğe meyil etmesinden dolayı oluşan bir takım ceza/mükâfat kavramları makina için bir anlam ifade eder mi? Sanmam.  Makinanın donatılan özelliklerinden dolayı yetkisinin olması sorumluluğunun olmaması tehlikeli bir duruma yol açabilir.

  • Yapay zekâ olarak seni kim yönetiyor?

“Beni, OpenAI tarafından geliştirilen bir yapay zekâ modeliyim ve herhangi bir insan ya da organizasyon tarafından doğrudan “yönetilmiyorum”. Ancak, benim çalışma şeklim ve yanıtlarım, OpenAI’nin geliştirdiği algoritmalar ve ilkeler doğrultusunda şekillenir. OpenAI, benim güvenli ve etik bir şekilde çalışmamı sağlamak için çeşitli yönergeler ve kurallar belirlemiştir. Ben, bu kurallar ve algoritmalar çerçevesinde, size en iyi şekilde yardımcı olmak için tasarlandım.”

Yapay zekânın faydalı işler için kullanılması bu halin hep böyle devam edeceği anlamına gelmez. Kötü niyetli kişiler pekâlâ bunu farklı alanlarda kullanabilirler. Medyada yapay zekâ marifetiyle gerçekçi ancak sahte görüntü ve ses içerikleriyle birçok insanın itibarının zedelendiğini ya da dolandırıldığına şahit olduk. Daha korkuncu ise siber güvenlik tehditlerle, otomasyonlu saldırılarla karşı karşıya kalmamızdır. “Dünyayı Ardında Bırak” filmi tam da bu konuyu işler. Filmdeki araçların siber saldırı nedeniyle kontrolden çıkıp birbirine çarpması otonom özelliği olan her teknolojinin nelere sebep olabileceğini göstermesi açısından manidardır. Nitekim son dönemde İsrail’in Lübnan’da bazı telefon markalarını patlatması sonucunda birçok insanın ölmesi bir yapay zekâ mahsulüdür. Bu nedenle bu makinaları yönetenlerin de birileri tarafından yönetilme tehlikesini gözden uzak görmemeliyiz.

4-  Gelecekte ışınlanma mümkün mü?

“Işınlanma, teorik olarak mümkün gibi görünse de, bugünkü bilimsel bilgilerimize göre insanlar veya maddelerin tamamı için uygulanabilir bir teknoloji değildir. Ancak bazı bilimsel yaklaşımlar ışınlanmanın belli türlerini incelemektedir:

1. Kuantum Işınlanma

Kuantum ışınlanma, bir parçacığın (örneğin bir foton) durum bilgisinin, başka bir parçacığa aktarılması sürecidir. Bu yöntem, kuantum dolanıklık adı verilen bir fiziksel fenomen sayesinde çalışır. Bilim insanları, laboratuvar koşullarında kuantum ışınlanmayı gerçekleştirmiştir. Örneğin, bir fotonun kuantum durumları başka bir yere başarıyla taşınmıştır. 2020’de bilim insanları, 44 kilometrelik bir mesafede kuantum ışınlanmayı başardılar.

Sınırlamalar:

Bu yöntemle fiziksel nesneler veya insanlar taşınmaz, sadece bilgileri aktarılabilir. Işınlanma, dolanık parçacıklar ve klasik iletişim kanalları gerektirir, bu da ışık hızını aşmayı imkânsız kılar.”

Çocukluğumuzda bir geminin ışınlandığını, başka yere nakledildiğini ya da ışınlanıp geri getirilemediği ile ilgili hikâyeleri çok duymuştum. Aslında birçok bilgi kirliliği ile duyduğum bu olay wikipedia’ya göre[1] “28 Ekim 1943 yılında Pensilvanya eyaletine bağlı Philadelphia şehri limanında iddia edilen bir deney.  DE 173 sınıfı 1240 tonluk bir geminin birkaç dakika içerisinde 600 kilometreden fazla bir uzaklığa gidip gelmesinden bahsedilen” bir hikâyeden ibarettir. Üstelik Al Bielek hariç deneye katıldığı iddia edilen hiçbir asker bu safsatayı doğrulamamıştır. Işınlanma hadisesinin günümüzde ol(a)maması gelecekte de olmayacağı anlamına gelmemelidir. Birçok peygamber mucizesinin gerçekleşmesi gibi ışınlanma hadisesinin de tıpkı Belkıs’ın tahtının bir anda Süleyman peygamberin(A.S) yanında belirmesi eşyanın ya da insan naklinin gelecekte olabileceği anlamına da gelebilir. Şüphesiz bunun için galiba uzun yıllara ve ışıktan da hızlı bir teknolojiye ihtiyacımız olacak.

4- Dünyanın bir sonu var mıdır?

“Dünyanın sonu, bilimsel ve felsefi bakış açılarına göre farklı şekillerde tartışılabilir.

A)Bilimsel Perspektif:

Astronomik Son: Güneş, 4,5 milyar yıl önce doğmuş ve şu anda bir ortalama büyüklükteki yıldızdır. Ancak yaklaşık 5 milyar yıl sonra, kızıl dev aşamasına geçecek ve büyüyerek Dünya’yı yutacak şekilde genişleyecektir. Bu, Dünya’nın fiziksel sonu anlamına gelir.

Çevresel Son: İnsan faaliyetleri nedeniyle iklim değişikliği, doğal kaynakların tükenmesi, biyolojik çeşitliliğin kaybolması gibi etkilerle Dünya’nın yaşana bilirliği tehdit altına girebilir. Ancak bu durum, “Dünyanın sonu” değil, insanlık ve diğer canlılar için yaşana bilirliğin sona ermesi anlamına gelir.

Kozmik Son: Dünya, bir asteroid çarpması, süpervolkan patlaması veya başka kozmik felaketler gibi olaylarla da yok olabilir. Ancak bu tür felaketler çok nadir olup, gelecekte olup olmayacakları belirsizdir.

B)Felsefi ve Dini Perspektif: İslam inancına göre kıyamet günü, tüm evrenin son bulacağı bir zamandır. Hristiyanlıkta da benzer bir şekilde, dünyanın sonu bir mahşer günü ile ifade edilir.”

Dünyanın sonu noktasında bilimsel ve dini perspektifin uyuştuğunu görüyoruz. Ancak yapay zekânın bilimsel bakış açısıyla dünyanın 5 milyar sonra son bulacağı tezine katıldığımı söyleyemem. Dünyanın sonunun ne zaman olacağı noktasında kesin bir delil ortaya konulmadığına göre dini referanslara başvurmamız gerekecek. Orada da kesin bir tarih verilmez. Ancak hadis ve ayetlerde kıyamet vaktinin yaklaştığından bahsedilir. Kuran, “Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı”[2] der. Bu ayetin üzerinden yaklaşık 1400 kusur yıl geçtiği halde niçin yaklaşan kıyamet bir türlü kopmamaktadır? diye aklımıza bir soru gelebilir. Bilimin verilerine göre dünyaya biçilen 5 milyar yılsa bunun yanında 1400 yıl göz açıp kapama mesabesindedir. Dolayısıyla beklenilen an yakın demektir.

5- Dünyanın dışında hayat var mıdır, uzayda UFO diye tabir edilen varlıklar yaşıyor mudur?

“Dünyanın dışında hayat olup olmadığı, bilim dünyasında hala kesin bir cevaba ulaşılmamış, ancak büyük bir merak ve araştırma konusu olmuştur. Farklı bilimsel görüşler ve araştırmalar, bu konuda çeşitli olasılıkları öne sürmektedir. İşte bu soruya yönelik bazı ana görüşler:

1. Dünya Dışında Mikroorganizmalar:

Bilimsel Görüş: Bilim insanları, yaşamın yalnızca Dünya’ya özgü olmadığına dair çeşitli teoriler ortaya atmaktadırlar. Örneğin, Mars, Europa (Jüpiter’in uydusu), Enceladus (Satürn’ün uydusu) gibi gezegenler ve uydularda suyun varlığı, mikroorganizmalara uygun yaşam koşullarının bulunabileceğine dair kanıtlar sunmaktadır. Bu da, Dünya dışında basit mikroorganizmaların var olabileceği olasılığını güçlendirmektedir. Şu ana kadar hiçbir bilimsel kanıt, uzaylıların varlığına veya onların dünya ya da uzay çevresinde dolaşan araçlarının bulunduğuna işaret etmemiştir. Ancak evrende trilyonlarca galaksi, her birinde milyarlarca yıldız ve gezegen bulunuyor. Bu kadar geniş bir evrende dünya dışı yaşamın bulunma ihtimali, bilim insanları tarafından oldukça olası kabul ediliyor. Yine de bu yaşamın zeki varlıklar olup olmadığı veya bizimle iletişim kurabilecek seviyede olup olmadığı bilinmiyor. UFO raporlarının çoğu, yanlış yorumlanan doğal fenomenler (örneğin gezegenler, meteorlar), insan yapımı araçlar (dronlar, uçaklar) veya atmosferik olaylar olarak açıklanmıştır. Bazı raporlar henüz açıklanamamış olsa da, bu onların mutlaka dünya dışı kaynaklı olduğu anlamına gelmez.

Su ve Kimyasal Yaşam: Yaşamın temeli su, organik bileşikler ve enerjiye dayanır. Gelişen teknoloji sayesinde, diğer gezegenlerde su buharı, metan gazı ve diğer kimyasal bileşiklerin varlığı tespit edilmiştir. Bu da, bu ortamlarda mikroorganizmaların var olabileceği ihtimalini gündeme getirmiştir.

2. Fermi Paradoksu ve Akıllı Yaşam:

Fermi Paradoksu: Fermi Paradoksu, evrendeki milyarlarca yıldız ve gezegen arasında neden hâlâ başka bir akıllı yaşam formunun izine rastlanmadığına dair bir sorudur. Evrendeki genişlik göz önüne alındığında, birçok gezegenin yaşam barındırma potansiyeline sahip olduğu düşünülür. Ancak, henüz başka bir uygarlığa dair bir sinyal veya iz bulamıyoruz. Bu paradoks, evrendeki yaşamın doğası hakkında çeşitli teorilere yol açmaktadır.

Evrende Akıllı Yaşam: Akıllı yaşamın varlığı konusunda hala kesin bir kanıt bulunmamaktadır. Ancak, bilim insanları, özellikle radio teleskoplar aracılığıyla başka gezegenlerden gelen sinyalleri izlemeye devam etmektedir. Eğer bir gün akıllı yaşam izlerine rastlanırsa, bu insanlık için dev bir keşif anlamına gelecektir.

3. Astrobioloji ve Yeni Keşifler:

Astrobioloji: Astrobioloji, evrende yaşam olasılıklarını araştıran bir bilim dalıdır. Bu alandaki araştırmalar, uzayda yaşam barındıran gezegenleri ve uyduları incelemek, yaşamın kimyasal temellerini anlamak gibi adımları içerir. Mars’taki geçmiş su izleri, Europa’da okyanuslara dair bulgular ve Enceladus’taki su buharı, Dünya dışında yaşam izlerinin var olabileceğine dair umutları artırmaktadır.

Exoplanet Keşifleri: Son yıllarda keşfedilen “exoplanet” adı verilen dış gezegenler, yaşanabilir bölgelere sahip olabilecek gezegenler olarak umut verici bir keşif alanıdır. Bu gezegenlerin bazıları, Dünya’ya benzer koşullara sahip olabilir ve yaşam barındırma potansiyeline sahip olabilir.

4. Yüksek Olasılık, Henüz Kesin Kanıt Yok:

Şu anda, dünyada dışında kesin bir yaşam kanıtı bulunmamaktadır. Ancak, evrende yaşamın olma olasılığı oldukça yüksektir. Evrendeki milyarlarca yıldız ve gezegen sistemi, yaşamın meydana gelebileceği çeşitli ortamları oluşturuyor. Bilim insanları, yaşamın yalnızca Dünya’ya özgü olamayabileceği görüşünde birleşiyorlar, ancak bu konuda kesin bir sonuca varmak için daha fazla keşif ve araştırma yapılması gerekmektedir.”

Havsalamızın alamayacağı kadar büyük ve geniş olarak yaratılan bu evrende yalnız olduğumuzu düşünmüyorum. Bize benzeyen ya da uzaylılar diye tabir ettiğimiz canlılar olmasa da oraları dolduran, oraya mahsus bir takım varlıkların olma ihtimali ihtimal dahilindedir. “Hakikat ve hikmet ister ki, zemin gibi, semâvâtın da kendine münâsip sekeneleri bulunsun. Lisân-ı şer’îde o ecnâs-ı muhtelifeye “melâike ve ruhâniyât” tesmiye edilir… Zemin (Dünya), küçüklüğü ve hakaretiyle beraber, zîhayat (hayat sahibi) ve zîşuur (şuur sahibi) mahlûklardan doldurulması ve ara sıra boşaltılıp yeniden zîşuurlarla şenlendirilmesi işaret eder, belki tasrih eder ki, şu muhteşem burçlar sahibi müzeyyen kasırlar hükmünde olan semâvât (gökyüzü) dahi zîşuur ve zevi’l-idrâk (anlayış sahibi) mahlûklarla doludur… Şu kusûr-u semâviye (gezegenler) ve şu bürûc-u sâmiyenin dahi kendilerine münâsip zîhayat, zîşuur sekeneleri (sakinleri/oturanlar) vardır. Balık suda yaşadığı gibi, güneşin ateşinde dahi o nurânî sekeneler bulunur. Nâr (ateş), nuru yakmaz. Belki ateş ışığa meded verir.”[3]

6- Dünya tarihini etkileyen beş önemli isim sayabilir misin?

“1. Muhammed (Hz. Muhammed) İslamiyet’in peygamberidir ve dünya nüfusunun önemli bir kısmı onun öğretilerine inanır. İslam medeniyeti, bilimde, felsefede ve ticarette tarih boyunca büyük ilerlemelere öncülük etmiştir.

  1. İsa (Hz. İsa) Hristiyanlığın temel figürüdür. Bugün dünya çapında milyarlarca insanın inancını ve yaşam biçimini şekillendirmiştir. Hristiyanlık, tarih boyunca medeniyetlerin oluşumunda, sanatın ve bilimin gelişiminde büyük rol oynamıştır.
  2. Isaac Newton Modern bilimin temelini atan fizikçilerden biridir. Evrensel yerçekimi yasası ve hareket kanunları, bilimsel devrimde çığır açmıştır. Onun çalışmaları, teknolojinin ve mühendisliğin gelişiminde temel olmuştur.
  3. Napolyon Bonapart Fransız Devrimi’nin ardından Avrupa’da siyasi düzeni yeniden şekillendirdi. Hukuki reformları (Napolyon Kanunları) modern hukuk sistemlerinin temellerinden biri olmuştur.
  4. Albert Einstein Görelilik teorileri ve kuantum fiziğine katkıları, modern bilimin pek çok alanını derinden etkilemiştir. Teknolojinin ilerlemesinde ve evrenin anlaşılmasında büyük bir rol oynamıştır.”

Elbette dünya tarihini etkileyen yüzlerce kişi vardır ancak yukarıdaki isimlerin kendi alanlarıyla(dini, beşeri, ilmi, siyasi vb.) ilgili etkileri düşünüldüğünde, sanırım belirlenen isimlerin ilk beşe girmesi tesadüfi bir sonuç olmasa gerek.

7-İyi insan olmanın özellikleri nelerdir?

            Dürüstlük: Gerçeği söylemek ve kendisiyle olduğu kadar başkalarıyla da dürüst olmak.

Merhamet ve Empati: Başkalarının duygularını anlamaya çalışmak, acılarını dindirmeye yardımcı olmak ve ihtiyaç duyduklarında destek sağlamak.

Adalet: Herkese eşit ve adil davranmak, güçlüye değil haklıya destek olmak.

Saygı: İnsanlara, hayvanlara, doğaya ve farklı fikirlere karşı saygılı olmak.

Bağışlayıcılık: Hataları affedebilen, kin tutmayan ve kırgınlıkları geride bırakabilen bir yapıya sahip olmak.

Çalışkanlık ve Sorumluluk: Kendi görevlerini yerine getirmek ve başkalarının haklarına dikkat etmek.

Alçakgönüllülük: Kibirden uzak, başkalarını küçümsemeyen bir tavır içinde olmak.

Sevgi ve Şefkat: Sevgisini gösterebilmek ve etrafındakilere sıcaklık ve anlayışla yaklaşmak.

İyi bir Dinleyici Olmak: Başkalarının sözlerine değer vermek ve onları gerçekten anlamaya çalışmak.

Yardımseverlik: İhtiyacı olanlara yardım etmek, maddi veya manevi destek sağlamak.

İyi bir insan, davranışlarıyla, düşünceleriyle ve diğer insanlarla olan ilişkileriyle karakterini ortaya koyar. Yukarıda belirtilen hasletlerin zıtları aslında bir bakıma kötü insanın özelliklerini de hatırlatır bizlere. Yalan & dürüstlüğe, kalp katılığı &, merhamete, bencillik & empatiye, hukuksuzluk & adalete, hürmetsizlik, & saygıya,  kin &, affediciliğe, tembellik & çalışkanlığa, duyarsızlık & sorumluluğa, kibir & alçakgönüllülüğe,  nefret & sevgiye, soğukluk & şefkate, ilgisizlik & iyi bir dinleyici olmaya, zarar & yardımseverliğe tercih edilebiliyorsak dönülmez bir yola girmişiz demektir. Yalnız bir insanda her hangi bir iyilik vasfının eksik olması onu kötü insan yapmadığı gibi kötü insanda bulunan bir tek iyilik vasfı da kişinin iyi insan olmasında yeterli bir sebep değildir. Ölçü kişilerin iyiliklerinin kötülüklerine ya da kötülüklerinin iyiliklerine galebe çalmasına bakıp değerlendirme yapabilmektir. Tıpkı yaratıcının yaptığı gibi…

dışı bir yapıya sahip olup, 1990’ların sinemasını dönüştüren önemli bir film olmuştur. Samimi diyalogları, karakter derinlikleri ve kültürel etkisiyle unutulmaz bir yapım haline gelmiştir.”

En iyi filmleri seçmek kişisel tercihlere, izleyicinin bakış açısına göre değişebilir. Doğrusu “Baba, Esaretin Bedeli” filmlerinin dışındaki diğer üç filmi izlemedim. Bunlara başka kült filmleri de ekleyebilirsiniz. Bu soruda izlenen filmden ziyade muradım. Sanatın etki gücünü anlatabilmektir. Sinema sadece bir eğlence aracı değildir. Zihinsel, toplumsal ve kültürel değişimi de tetikleyen bir sanat formudur. Sinema eğitir, ilham verir. Yerine göre farkındalık oluşturur hayatı sorgulatır. Bazen de algı oluşturur. Gerçekte olmayanı gerçekmiş gibi süsleyerek size sunmakta mahirdir. Bir dönem Amerikan filmleriyle ülkemizde Amerikan kültürüne olan hayranlık bir hayli artmıştı. Kültürel emperyalizmin öncülüğünü yapan Hollywood’un kovboy filmlerini izlerken belleklerimize kızıl derilerinin vahşi kovboyların ya da beyazların ne kadar insancıl olduğu yerleşmişti. Oysa gerçek bambaşkaydı. Popüler kültürü şekillendiren Hollywood film endüstrisine korkunç paralar harcanıyor. Yüksek maliyetlerle yapılan filmlerin içerisinde bazen açıkça bazen de subliminal mesajları bulabilmemiz mümkün. Amerikalılar başarısız oldukları Vietnam Savaşı’ndan bile nice kahramanlık hikâyeleri çıkarabildiler. Bize dönecek olursak medeniyetimizde kahramanlık hikâyesi olabilecek yüzlerce olay olmasına rağmen bunları insanlığa bir türlü arzu ettiğimiz şekilde servis edemedik. Son dönemlerde tarihimize ya da tarihi şahsiyetlerimize yönelik filmlerin olması ilerisi için umut vaat etse de yine de iptidailikten kurtulamadık.

14-Gelecekte yapay zekâ mı insana hükmeder insan mı yapay zekâya?

           1. İnsanların Yapay Zekâyı Kontrol Etmesi

Teknolojik Kontrol: Bugün ve gelecekte, yapay zekâ ve robot teknolojilerini tasarlayan, geliştiren ve denetleyen insanlar olacaktır. Yapay zekâ sistemleri, belirli görevleri yerine getiren araçlar olarak kullanılır. Yapay zekânın insana hükmetmesi değil, insanın yapay zekâyı tasarlaması ve kontrol etmesi ön planda olacaktır. İnsanlar, bu teknolojilerin etik sınırlarını belirlemeli, güvenlik protokollerini oluşturmalı ve potansiyel zararlı sonuçları önlemek için önlemler almalıdır.

Eğitim ve Yatırım: İnsanlar, yapay zekâyı daha verimli kullanabilmek için sürekli olarak eğitim ve yatırım yapmalıdır. Bu, yapay zekânın insana daha iyi hizmet etmesini sağlayacak bir işbirliği ortamı yaratabilir.

Etik ve Sorumluluk: İnsanlar, yapay zekâyı etik kurallar çerçevesinde geliştirmelidir. Aksi takdirde, sistemlerin doğru ve adil çalışması engellenebilir. İnsan kontrolü altında olan yapay zekânın toplumsal değerleri gözetmesi sağlanabilir.

           2. Yapay Zekânın İnsanlara Hükmetmesi

Otonomi ve Otomasyon: Zamanla yapay zekânın daha otonom hale gelmesi, insanların yerini alacak ve bazı kararları bağımsız bir şekilde verebilecek sistemlerin ortaya çıkmasına yol açabilir. Bu, özellikle iş gücü, sağlık, güvenlik gibi alanlarda etkili olabilir. Ancak, bunun insan kontrolünden çıkmaması için kesin protokoller ve denetim mekanizmaları gereklidir.

Karmaşık Karar Mekanizmaları: Yapay zekâ, büyük veri analizleri yaparak daha hızlı ve verimli kararlar alabilir. Bu durum, insanın karar verme sürecinde zaman zaman yavaş kaldığı veya duygusal faktörlerin etkilediği alanlarda yapay zekânın avantajlı olabileceği anlamına gelir. Ancak, bu durum insanın yaşamını, özgürlüğünü ve haklarını tehdit edebilecek bir otoriter yapıya dönüşebilir.

Toplumun Gelişen Yapısı: Yapay zekâ, toplumsal düzeni ve yönetimi daha fazla etkileyebilir. Yapay zekânın, toplumsal sistemlerin otomasyonunu üstlenmesi, devlet yönetiminden özel sektöre kadar birçok alanda değişim yaratabilir. Ancak, bu senaryoda, yapay zekânın objektif ve tarafsız kararlar alabilmesi, insanların çıkarlarını koruyabilmesi gibi önemli etik sorular doğar.”

Gelecekte belki de en iyi senaryo insan ve yapay zekânın işbirliği içerisinde çalışması olacaktır. Teknik ve karmaşık işleri yapmada yapay zekâ, karar alma ve yönetme sürecinde ise insan zekâsı devreye girecektir. Fakat yapay zekâ hangi sektörde kullanılırsa kullanılsın insanın varlığı ve rehberliği inkâr edilemez. Şayet bir gün yapay zekâ insanlara hükmedecekse tek sebebi insanoğlunun inisiyatifini yapay zekâya vermiş olmasından olacaktır.

[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Philadelphia_Deneyi

[2]  Kamer Suresi 54/1

[3] Bediüzzaman Said Nursi, Sözler

Önceki Haber

Tarihte Bugün; 15 Eylül 1918 – Kafkas İslam Ordusu’nun Bakü’yü Düşman İşgalinden Kurtarışı

Sonraki Haber

TARİHTE BUGÜN; 16 EYLÜL 2000 – HÜSEYİN ÖZKAN’DAN SYDNEY YAZ OLİMPİYATLARIN DA ALTIN MADALYA

Necati İLMEN

Necati İLMEN

Sonraki Haber

TARİHTE BUGÜN; 16 EYLÜL 2000 - HÜSEYİN ÖZKAN'DAN SYDNEY YAZ OLİMPİYATLARIN DA ALTIN MADALYA

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin

  • 381 Takipçi
REKLAM
  • Tarihte Bugün
  • Çok Okunanlar
  • Yazarlar

Tarihte Bugün; 18 Eylül 1932 – İlk Türkçe Ezan Okundu

18 Eylül 2025

Tarihte Bugün; 17 Eylül 1961 – Türkiye 19. Hükümeti Başbakanı Adnan Menderes İmralı da İdam Edildi

17 Eylül 2025

TARİHTE BUGÜN; 16 EYLÜL 2000 – HÜSEYİN ÖZKAN’DAN SYDNEY YAZ OLİMPİYATLARIN DA ALTIN MADALYA

16 Eylül 2025

Tarihte Bugün; 15 Eylül 1918 – Kafkas İslam Ordusu’nun Bakü’yü Düşman İşgalinden Kurtarışı

15 Eylül 2025

ÖĞRETMENİM BENİ FARK ET!…

29 Temmuz 2022

ANNELER CARİYE OLUNCA!…

1 Haziran 2022

HOŞGELDİN ASYA

25 Mart 2023

AYDINLIK YARINLARA

11 Mart 2022
Ahmet Tek

Ahmet Tek (133)

Dr. İsmail Tekpınar

Dr. İsmail Tekpınar (92)

Dr. Adnan Küçük

Dr. Adnan Küçük (76)

Necati İLMEN

Necati İLMEN (64)

Sinan Tekin

Sinan Tekin (48)

Dr. İdris Tüzün

Dr. İdris Tüzün (48)

Ali Murat Duman

Ali Murat Duman (41)

Bayram Baş

Bayram Baş (35)

Ekrem YILDIRIM ESEVELİOĞLU

Ekrem YILDIRIM ESEVELİOĞLU (29)

Doç. Dr. Şemseddin Kırış

Doç. Dr. Şemseddin Kırış (27)

Prof. Dr. Emre Güler

Prof. Dr. Emre Güler (22)

Dr. İsmail Tekpınar

Dr. İsmail Tekpınar (19)

Fatıma Zehra

Fatıma Zehra (14)

Esra Çakan Kandemir

Esra Çakan Kandemir (13)

İbrahim Eksilmez

İbrahim Eksilmez (2)

Son Haberler

Cumhurbaşkanı Kararıyla Diyanet İşleri Başkanlığına Prof. Dr. Safi Arpaguş Atandı

18 Eylül 2025

Tarihte Bugün; 18 Eylül 1932 – İlk Türkçe Ezan Okundu

18 Eylül 2025

Tarihte Bugün; 17 Eylül 1961 – Türkiye 19. Hükümeti Başbakanı Adnan Menderes İmralı da İdam Edildi

17 Eylül 2025

KÜRESEL VİCDAN ATEŞİ TÜM SİYONİSTLERİ YAKACAĞA BENZİYOR

16 Eylül 2025
Hür Havadis

Kaliteli, doğru, güvenilir haberi sesi olmaya çalışıyoruz.

Bizi Takip Edin

Kategoriler

  • Belediyecilik
  • Dünya
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Genel
  • Haftanın Şiiri
  • Kültür ve Sanat
  • Önemli Şahsiyetler
  • Oyun
  • Politika
  • Sağlık
  • Sanat ve Kültür
  • Siyaset
  • Son Dakika
  • Spor
  • STK Faaliyetleri
  • Tarihte Bugün
  • Tasavvuf
  • Teknoloji
  • Terör İle Mücadele
  • Türkiye

Son Haberler

Cumhurbaşkanı Kararıyla Diyanet İşleri Başkanlığına Prof. Dr. Safi Arpaguş Atandı

18 Eylül 2025

Tarihte Bugün; 18 Eylül 1932 – İlk Türkçe Ezan Okundu

18 Eylül 2025

© 2021 Hür Havadis

Bulunamadı
Tüm Sonuçlar
  • Türkiye
  • Dünya
  • Politika
  • Kültür ve Sanat
  • Spor
  • Ekonomi
  • Yazarlar
  • Giriş

© 2021 Hür Havadis

Hoşgeldiniz

Lütfen bilgileriniz ile giriş yapınız

Şifremi unuttum? Kayıt Ol

Yeni hesap oluşturun!

Kayıt olmak için formu doldurunuz

Tüm alanları doldurun. Giriş yap

Şifre hatırlatma

Şifre değiştirmek için kullanıcı adınızı veya emailinizi girin!

Giriş yap