Her şeyden önce yeniçağın geldiğinin ve dijital bir döneme geçildiğinin farkına varmak, değişimin ve gelişimin gerekliliğini bilmek ve görmek gerekiyor. Çoğumuz günlük yaşayan, hayatı günlük yorumlayan, günü kurtarma peşinde olan insanlarız. Bu yüzden nitelikli analiz ve çıkarımlar yapamıyoruz. Geniş ve anlamlı tespitler gerçekleştiremiyoruz. Öncelikle bu hususta kendimizi gözden geçirmemiz elzem gözüküyor.
Tarihin akışı içerisinde kol gücünden beyin gücüne ve sanayi sonrası döneme geçilmiştir. Bu durum insana olan bakış açısını da değiştiriyor ve daha da değiştirmeye devam edecektir. Mesela tarım döneminde kumun varsa onun algılanması da aynı şekilde kumdu (5 cent). Sanayi döneminde artık kumun yapısındaki silisyum ile kumdan cam yapılır hale gelindi (1 dolar 7 cent). Bununla birlikte sanayi sonrası dönemde bilgisayarı oluşturabiliyorsunuz (1700 dolar). Bu durum zenginleşmenin bilgi ile olacağını gösterir mahiyettedir. Artık bilgi ile gerçekleşen yaratıcılık zenginliği ve iktidarı beraberinde getiriyor. Dünyanın en zenginlerine bakıldığında Microsoft’un kurucusu Bill Gates, Tesla’nın ceosu Elon Musk, Amazon’un kurucusu Jeff Bezos, Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg teknoloji alanındaki işleri ile ilk sıralarda birbirleri ile yarışır haldeler.
Tabii ki tüm bu gelişmeler sonucunda (kol gücü, bilgi, yaratıcılık…) siyasette de yönetim anlayışı değişiyor ve değişmek zorundadır. Tanımlar ve kavramlar da farklılaşabiliyor. Mesela artık insanlar sınırlardan daha önemli hale geldi. Eskiden rekabetten uzaklaşma, zenginleşme, pazarın korunması sınırla olurdu. Fransız ihtilali ile bu durum geçerliliğini kaybetmeye başladı ve günden güne sınırlar kalkarak dünya büyük bir kasaba halini aldı.
Yeni siyasi anlayış ve yönetim de insanın yaşam kalitesini artırma yoluna gitmelidir. Çağımız bunu gerektiriyor. Böyle olmayan bir milliyetçilik de siyasal bir milliyetçilikten öteye geçmiyor. Siyasal milliyetçilikte insan odaklı bir idareden ziyade birilerinin menfaat ve geliri öne çıkabilmektedir. Siyasette ölçü yaşam düzeyi ile ilişkilendirilmelidir. Ar-ge faaliyetleri ve teknolojik açıdan gelinilen yer önemlidir. Yeni siyaset insanların özgürlüğünü, kendini gerçekleştirebilmesini, menfaatini ve yaşam standardını geliştirmelidir. Bu noktada halkın sivil toplumlar vasıtasıyla örgütlenmesi ve daha müreffeh bir yaşam için yönetime katkı sağlaması önem arz eder. Bunun önemi de halk tarafından fark edilmelidir.
Yönetim anlayışında değinilmesi gereken bir başka husus da kimin yönettiğinden ziyade nasıl yönettiğidir. Mesela ırkçılık patolojik bir durumdur. Araştırmak, bilmek ve iyiyi her koşulda desteklemek gerekir. Yöneten-yönetilen ayrımı yapılmalı, yapılanlar ve çalışmalar gerektiğinde sorgulanmalı, ve tüm bunlar desteklenmelidir. Kutsallarımızı iyi analiz etmemiz gerekmektedir. İnsana değer vermeyen, insana hizmet bilinci taşımayan siyasete artık yer yok! Kuru kuruya devlet-vatan-bayrak söylemlerinden ibaret siyaset çok geride kaldı. Bazı kamu kurumlarında gördüğüm şu yazı hep ilgimi çekmiş ve hoşuma gitmiştir. ‘’vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır.’’
İnsan önemlidir diyenler haklı çıkacak! Tabi ki bu uğurda bunları gerçekleştirirken bir takım problem ve zorlamalarla karşılaşılacaktır. Özellikle iç dinamiklerinin dünya rüzgârı ile hareket edebildiği ülkelerde durum daha da zordur. Biz de zaman zaman bu durumdan nasiplenmiyor değiliz. Bir ülkenin temel hak ve özgürlüklere ve hukuka sahip olamaması bir takım problemleri de beraberinde getirecektir. Yakın geçmişteki başörtüsü sorunu ve üniversitelere girişteki katsayı engeli gibi…
Taraftar yapısıyla değil, hukuk prensibiyle;
Muhataba göre değil, bir nizama göre yaşama anlayışına sahip olmak!
İşte tüm mesele!