Yukarıdaki cümleyi iktibas ettiğim Cemil Meriç Hatay Reyhanlı doğumlu. Büyük bir mütefekkir.38 yaşında gözlerini kaybediyor. İyi eğitimli bir ailede büyüyor. Babası hâkim. Cemil Meriç’in babası her akşam evde kitap okuyor. Ablası Zehra Hanım da evde devamlı kitap okurmuş. Entelektüel tarafları olan bir abla. Kardeşine de sürekli kitaplar okuyor. Onunla edebi sohbetler yapıyor. Cemil Meriç yüksek derecede miyop olduğu halde daha ilkokul yıllarında birçok kitabı okuyor. Henüz ilkokul yıllarında Dostoyevski okumaya başlıyor. Hatta ilkokulda Dostoyevski’den çeviriler yapmaya bile kalkışıyor. Amcasının çok büyük ve gelişmiş bir kütüphanesi varmış. Ortaokulda arkadaşlarının taktığı lakabı Victor Hugo. Hatay Lisesi’nde çok iyi bir eğitim almış. Ancak siyasi görüşlerinden dolayı hocaları ile tartışır ve liseyi bitiremez. Daha sonra İstanbul’a gelir. İstanbul’da Nazım Hikmet, Kemal Tahir ve Kerim Sadi ile tanışır. Özellikle Kerim Sadi’nin kitap okumasına hayrandır. Daha sonra Pertevniyal Lisesini bitiriyor. O dönemde bu lise çok meşhur. Çok ileri derecede Fransızca öğreniyor. O yıllarda asıl eğitimi üniversiteden çok lisede alıyordu çocuklar. Liselerden çok nitelikli insanlar yetişiyordu.
Çok ileri düzeyde Osmanlıca biliyor, okuyor ve yazıyor. Çok güzel bir Osmanlıca hattı varmış. İnci gibi yazarmış.
Bu kısa Cemil Meriç biyografisinden şu sonucu çıkarttım Her çocuk önce evinde ve ailede yetişir. Yani her çocuk birazda çevresinin çocuğudur. Ailenin ilgisi, eğitim düzeyi, kültürü, inançları, okumaları ve ailedeki rol modeller çocuğun üzerinde olumlu ya da olumsuz etkiler bırakır. Çocuklar önce babayı, anneyi ya da ablası veya ağabeyini kendisine rol model alır. Onların ilgi alanları, davranış ve tutumları çocukta numune-i misal oluşturur.
Bunca yıllık meslek hayatımda en sorunlu çocukların; aile problemi yaşanılan, parçalanmış ailelerde ve dezavantajlı evlerde büyüdüğüne şahit oldum.
Kavga ve problemin olduğu, kitap okunmayan, sohbet edilmeyen, sürekli televizyon izlenen, bilgisayar ya da telefonla meşgul olunan bir evde, büyüklerin kitap okuduğunu görmeyen, güzel davranışlara şahit olmayan bir çocuktan; kitap okumasını beklemek, düşünce ve fikir sahibi olmasını istemek, örnek ahlaki davranışlar beklemek muhali talep etmek gibi bir şey olsa gerektir. Hani bir söz var ya: doğduğun ve büyüdüğün ev kaderindir.
Akraba büyükleri ve çocukları da bu konuda önem arz etmektedir. Akrabalardan her hangi biri, bu bir amca, bir dayı veya teyze olabilir. Çocukta bulunan bir kabiliyeti olumlu ya da olumsuz bir şekilde uyararak onun istikbaline etki edebilirler. Bazen olumlu yönde yapılan küçük bir dokunuş çocuklarda çok olumlu neticeler oluşmasına sebep olur. Merhum Prof.Dr. Teoman Duralı Hoca bir televizyon programında anlatmıştı. Ona akrabalarından birisi bir Harita Atlası getirmiş. “İşte o atlas benim hayatımın ve istikbalinin oluşmasında çok büyük bir etken oldu” diyor.
Çocukları etkileyen şeylerden biri de -şimdi kuzen diyorlar- kendi akranları olan akraba çocuklarıdır. Özellikle kız çocukları yakın akraba çocuklarından çok etkilenmektedir. Hususen tesettür konusunda. Eğer kız çocuğunun çevresinde, yakın akraba kızlarında tesettürlü kimse yoksa bu çocuk tesettüre girme konusunda çok zorlanmakta ve olumsuz etkilenmelere maruz kalmaktadır.
Mesela, baba veya ağabey futbol meraklısı. Maç olduğu akşamlar heyecanla evde futbol izlenmekte. Hatta maça gidilmekte. Bu tür ortamda yetişen çocuklarda da aynı etkilenmeyi müşahede ediyoruz. Maç akşamları baba ve çocuklar tuttukları takımların formalarını giyip ellerine bayrakları alıyor, büyük ekran televizyonun karşısına geçiyor adeta odayı tribüne dönüştürüyor ve maç izliyorlar. Sloganların, tezahüratların bini bin para. İzlemiyorlar yaşıyorlar adeta. Çılgına dönüyorlar. O akşam maç izlemeyi sevmeyen alt kattaki komşu evi terk etmek zorunda bile kalabiliyor.
Yine bir arkadaşım anlatmıştı. “Bir gün kayınpederlere gitmiştik. Televizyonda haberleri izliyorduk. Küçük oğlum; dede sen haberleri izlerken hiç sövmüyorsun. Babam haber izlerken hep sövüyor dedi. Şaşırdım. Oysaki ben olayın hiç farkında değildim.” Dedi.
Siz nasılsanız çocuklarınız da öyle olur. Babalar ve anneler gider, çocuklar onların yerlerini alırlar.
İnsan birazda yaşadığı yere benzer.
Çocuklarımız üzerinde çok ifsat edici çalışmalar yapılmakta. Bazı müzik grupları, çeşitli internet siteleri, oyun siteleri, diziler, youtuberlar ve benzeri araçlarla çocuklar ruhsuzlaştırılmaktadır. Şu aralar popüler olan bir müzik türü var. Lütfen çocuklarımızı Güney Kore kökenli popüler bir müzik türü olan K-Pop ve yine bu müziği bir cinsiyetsizleştirme ve misyonerlik aracı olarak kullananlardan ve çocuklarımızı ifsat eden sosyal medya fenomenlerinden koruyalım.. Çocuklarımızla biraz daha fazla ilgilenelim. Onlara iyi birer rol model olalım. Nasıl ki en iyi şekilde giymelerini, en güzel şekilde beslenmelerini istiyoruz Aynen öyle de ruh açlıklarını gidererek, ahlak ve maneviyat olarak da onları doyuralım. Örnek şahsiyetlerin, Allah dostlarının, büyük insanların biyografilerini okutalım. Her şeyi öğretmenlerimizden beklemeyelim. Bir çocuğun ilk öğretmeni annesidir.
Bediüzzaman Hazretleri de bu konuda önemli bir tespitte bulunur ve kendi eğitimi ile ilgili şu açıklamayı yapar.
“Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zâtlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki; en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi merhum vâlidemden aldığım telkinat ve manevî derslerdir ki; o dersler fıtratımda, âdeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini, aynen görüyorum. Demek bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma, merhum vâlidemin ders ve telkinatını, şimdi bu seksen yaşımdaki gördüğüm büyük hakikatler içinde birer çekirdek-i esasiye müşahede ediyorum.”
Biz de çocuklarımızın fıtratına güzel çekirdekler ekersek güzel meyveler alabiliriz. Her aile bir gül bahçesi olmalı. Her baba “Gül Yetiştiren Adam” olmalı. Çocuklarımıza merhamet, şefkat, empati, yardımlaşma, kibirli olmama ve mütevazı olma, dayanışma ve diğerkâmlık duygularını aşılamamız lazım. Aksi takdirde çevremiz kendisinden başkasını düşünmeyen, empati yoksunu, katı kalpli, bencil, hodgâm insanlarla dolacaktır.
En güzel gülleri yetiştirmek dileğiyle… Selam olsun gül yetiştirenlere.
Not. Bu arada hemşerim “Gül Yetiştiren Adam“ Rasim Abi’ye Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun.
Gül yetiştiren adam diye tanınan Bahçeci Hoca yani Muhammed Kamil Ağdaş kayınPederimin dedesi.Bu heyecanla motivasyonla evlenmiştim lakin sizin dediğiniz kitap okuma sahnelerine evlad hiç Şahid olmadılar.
Maşallah çok güzel bir yazı yüreğine sağlık Ekrem hocam
Çocuklar sözden ziyade davranıştan etkileniyorlar. Onlara model olmak çok önemli.
Gül yetiştiren adam aslında yaşamış şahsiyet olan Bahçeci hoca diye bilinen Muhammed Kamil Ağdaştır.sıhriyet sayesinde evladım için ümitlerim vardı.Fakat bahçeci hoca torununda kitap okuyan emsalie hiç rastlamadı çocuklarım.
Gerçekten harika bir yazı olmuş. Yüreğinize Maaşallah, ünlü bir düşünür derki: küçükler büyüklerin fotokopisini…..
Güzel bir yazı olmuş kalemine yüreğine sağlık üstad. Allah razı olsun
Günümüz toplumunun kanayan yarası olan bir probleme parmak basmışsınız. Sadece günümüzü değil geleceğimizi de ilgilendiren bu konuda aile eğitimi tatbiki önemli. Fakat sistemin ve teknolojinin getirdikleri karşısında boyun eğdiğimiz bir dünyada ne kadar başarılı olabiliriz bilmiyorum… vesselam.
Fırın tava geldi hamur bitti.El alıştı ömür bitti. Ústadim ,Bazı şeyleri öğrendik ama çocuklar büyüdü.
Güzel yazı… Efendimizin örnek hayatı yeter. Modern eğitimin toplumu ne hale getirdiği ortada. Yani öze dönüş…
Dilinize sağlık hocam.
Gönlünüze yüreğinize sağlık kıymetli hocam. Rabbim bizleri iyi örnekler olan ebeveynlerden eylesin inşaAllah.
Face to face education düsturunun günümüzde en ekmel tebarüzu aile aile aile, hassaten anne. Kesinlikle katılıyorum eğitim ve taaallüm un nokta i mihrakiyesi validedir
Ekrem hocam, çok güzel ve etkili bir yazı olmuş, kalemine ve yüreğine sağlık, kalemin hep hak yazsın inşaallah.
Süper bir yazı olmuş hocam
“İnsan birazda yaşadığı yere benzer.” tabiri ne kadar da güzel konuyu özetlemiş 👏🏻
Günümüzde çocuk yetiştirmenin zorluğu ve önemi çok arttı. Bu konu ile ilgili güzel bir yazı
Hocam o dönemde asıl eğitim lisedeydi. Şimdi ise ilkokulda bitiyor. Bir çok lise mezununun eğitime dair tüm bildikleri ilkokuldan… sanırım yolculuk kıyamete…
Maşallah..eline emeğine sağlık sayın hocam,gayet faideli bir yazı ve mühim bir konu..